12 Ekim 2019 Cumartesi

Yozgat Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı



BİR   AĞAÇLANDIRMA  HİKAYESİ
                      








BU YAZI NİÇİN HAZIRLANDI 

Bu yazı; kimseden takdir ve teşekkür beklemeden, tamamen taşlık ve kayalık bir alanda, güçlüklerle açılan kanal ve çukurlara, kilometrelerce uzaktan taşınan toprakların doldurulması suretiyle; Özel İdare bütçesinden yapılan masraflar yanında, onlarca kişinin emek ve alın teriyle meydana getirilen bir ağaçlandırma alanında, daha sonra birileri tarafından;

* Bir bölümünün üzerindeki fidanların nasıl yok edilerek, ”Keklik Üretim Merkezi” oluşturulduğunu,

* Alandaki tek içme suyu kaynağının üzerine; yapılan ikaza rağmen fosseptik kuyusu inşa edilerek, o suyun nasıl içilemez hale getirildiğini,

* Bu yeşil dokunun, Çorum-Alaca Yolu kenarındaki bölümüne; gelip geçenlerin görebileceği şekilde ve örnek olmak üzere tesis edilen meyvelik kısımdaki Üzüm, Ceviz, Kiraz ve Elma çeşitlerinin yok edilmek suretiyle, nasıl “Hurdalık” alana dönüştürüldüğünü,

* ”Keklik Üretim Merkezi” ve “Hurdalık” oluşturulurken, ortadan kaldırılan o meyve fidan ve ağaçlarının sulanabilmesi için tesis edilmiş, “Damlama Sulama Sistemi” nin de nasıl yok edildiği ve bunun doğal sonucu olarak, bir kısım  fidanların nasıl kurumaya terk edildiğini,

* Şehirden 12-13 Km. uzaklıktaki bu alanda meydana gelebilecek bir yangına, anında müdahale için, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği'nin yan kuruluşu olan İmece Plastik' ten satın aldığımız; üzerindeki kendi motoru ile su çekip, tazyikli olarak su atabilme ve gerektiğinde fidan ve ağaçların sulanmasında kullanılabilme özelliklerine sahip, “Yangın Söndürme Aracı” nın; köy yolları stabilize işlerinde kullanılmak üzere(!), YSE' ye verilerek nasıl alandan uzaklaştırıldığını,

* Alanın sulanabilmesini temin için, iki tepe noktaya inşa edilen ve ayrı su kaynaklarından beslenen iki su deposu ile bu depolara bağlı olarak döşenen su boruları ve çeşme sistemiyle sulama yapma imkanına rağmen, bu yeşil dokudaki yapraklı fidan ve ağaçların, sulanmayıp nasıl kurutulduğunu,

* Yozgat’ta arıcılığı teşvik amaçlı olarak planladığımız "arıcılık kursu" için satın alınıp getirerek, alanda uygun bir yere yapılan "arı barınağı" nda korunan arıların ve kovanlarının; kendi haline terk edilerek nasıl yok edildiklerini

gözler önüne sermek için ve bu yapılanlara tepki olarak hazırlanmıştır.


ALAN NASIL SEÇİLDİ

05 Ekim 1999 tarihinde Yozgat Valisi olarak göreve başladığımda, İldeki birim başkanlarından aldığım brifingler sırasında; şehrin 10-12 Km dışında, Alaca-Çorum Yolu üzerindeki bir arazinin Organize Sanayi Bölgesi alanı olarak tespit edilmekle, İl Özel İdaresince tüm işlemlerinin gerçekleştirildiği, ancak bu alanın, şehrin içme suyunu temin eden havzaya çok yakın olması nedeniyle, OSB olarak kullanımından vazgeçilerek, öylece bırakılıp, Yerköy İlçesi’ne yakın olan şimdiki yerinde karar kılındığını öğrenince; İl Özel İdare Müdürü Ali TOPÇUOĞLU’ nu da alarak bu araziyi görmeye gittim.

Çalatlı Köyü yakınında ve Çorum- Alaca Yolu üzerindeki bu taşlık-kayalık araziyi görünce, biraz zahmetli de olsa ağaçlandırılması gerektiğine karar verdim. Bu düşüncemi söylediğimde; birden yüz ifadesi değişen İl Özel İdare Müdürü; ”-Nasıl emrederseniz ama, efendim üzerinde ot bile bitmeyen bu alana yapılacak emek ve masraflar boşa gider, yazık olur. Orman İşletme Müdürü ile görüşüp, ağaçlandırma için bir başka alan belirlenmesini istesek..” deyince ona; şehrin su havzasının yakınındaki bu çıplak, taşlık-kayalık alanın ağaçlandırılmasının çok önemli olduğunu, bu işi gerçekleştirdiğimizde; havzanın su tutma kapasitesinin de artacağını, şehirlerarası yol üzerindeki bu çıplak alanın güzelleşeceğini, yol kenarındaki bölümde; Yozgat’ ta meyveciliği teşvik ve gelip geçen vatandaşlara örnek olacak, bir meyvelik alan da oluşturulabileceğini.. söyledim.

Sorumlusu olduğu kurumun kasasını koruma gayretindeki Müdürümün, bu davranışını çok takdir ettiğimi de hemen belirtmeliyim. Ama müşterek mesaimiz pek olamadı, kısa zaman sonra tayinen hatırladığım kadarıyla Muğla’ya gitti.

Ne kadar sonraydı tam hatırlayamıyorum, bir hafta sonu ağaçlandırma alanımızda çalışıyoruz. Kepçeler kanalları açıyor, kamyonların kimi bu kanallara kimisi biriktirme alanına toprak boşaltıyor, kimisi içeri girmek için dışarıda sıra bekliyor. Alanda çalışanlar; el arabalarıyla fidan, toprak ve gübre taşıyor. Özel İdare, Bira Fabrikası, Tarım Müdürlüğü ve YSE' den gelen  25-30 kişi ellerinde kazma kürek harıl harıl çalışıyor. Arı kovanındaki gibi hayranlık uyandıran bir faaliyet içindeyiz. Çeşitli Orman Fidanlık Müdürlüklerinden satın alınan, bazıları yarım variller içerisinde 3-4 metre boyundaki fidanların dikilmesiyle, alanın bazı bölümlerinde orman havası ortaya çıkmış.

”- Sayı Valim ! ” sesiyle doğruldum. Bizim tayinen Muğla’ya giden Özel İdare Müdürümüz Ali Bey karşımda. Bir iş için Ankara’ya, hafta sonu olmasından yararlanarak da Yozgat’ı ziyarete gelmiş. Yüz ifadesini hiç unutmam. Duygulu bir ses tonu ile bana; ”-Sayın Valim, ot bile bitmeyen bu alanın şu hale getirilebileceğini daha önce söyleseler inanmazdım. Beni buraya getirip ağaçlandırmadan söz ettiğinizde içimden; eyvah Vali Bey de Özel idarenin parasını çarçur edecek diye geçirdim. Size pek bir şey söyleyemedim ama arkadaşlarımla böylece paylaşıp epeyce yakınmıştım, affedin, Şimdi burayı görünce utandım.” demişti.

(31 Temmuz 2019 günkü alanı ziyaretimde; İl Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü iken emekliye ayrılan İsmail ARSLAN’ dan; bu sevgili mesai arkadaşımın da vefat etmiş olduğunu öğrendim. Mekanı cennet olsun. Bu notu 03.08.2019 günü ilave ettim.)

Yalnız Özel İdare Müdürüm mü? Satın aldığımız demir direkler ve kafes tellerini alana getiren Yozgatlı yaşlı bir kamyon şoförü de; “-Vali Bey, milletin parasına yazık değil mi? Ot bile bitmeyen bu yerde orman mı olur..” dediğinde de, hiç sinirlenmeden ona,”- Madem Yozgatlı’ sın, buralardasın. İnşallah seninle şöyle 2 sene kadar sonra görüşelim.” demiştim. 

Ben daha sonrasında bu şoför hemşeri ile hiç görüşemedim ama, görevden ayrıldıktan sonraki orman ziyaretlerimden birinde, Rahmetli Bekçimiz Tuncay bana; “ -Hani buraya malzemeleri getiren bir kamyoncu vardı ya; burada ot bile bitmemiş, taşlık kayalık bir alan.. burada orman mı olur ? Buraya harcanan paraya yazık değil mi ? Milletin parasına yazık… diyen adam. O buraya hep uğruyor. Sizi soruyor. Ankara’ da olduğunuzu, yazları birkaç defa geldiğinizi, eğer görmek istiyorsa, geldiğiniz bir gün kendisini de çağırabileceğimi söylediğimde; “-Buradan her gelip geçerken ormanı seyrediyor, Vali Bey’e söylediklerimi hatırlayıp utanıyorum, yüzüne bakamam. Sen selam ve saygılarımı söyle.. dediğini iletmişti.

Bunu aynı şekilde, ayrıca İl Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü iken emekliye ayrılan İsmail ARSLAN’ dan da dinlemiştim.

İsmini halen bilmediğim bu değerli Yozgatlı’ yı görsem; o günkü yaklaşımının utanılacak değil, gurur duyulacak bir tavır olduğunu söylerdim. İnşallah halen “Aziz Milletimize ait olan kamu malını” aynı açık sözlülük ve cesaretle korumaya devam ediyordur.

İl Özel İdaresi Kepçe  Operatörü Ramazan ( Necdet ) ALTINOK' un; bu metnin sonundaki, ALANDA ÇALIŞANLAR VE ANILARI başlığı altındaki bölümüne, 12.08.2020 günü kayıtlanan anılarında; benzeri bir olayın da; alana fidan taşıyan bir kamyon şoförü ile yaşandığı şöylece anlatılmış:(el yazılı metinden aynen alındı)

"... Fidanlığa bir kamyon fidan geldi. vali beyde orada bizimle çalışıyor. Kamyon yıkım yerine yanaşdı. fidanları yıkıyoruz. vali beyde sulama yapıyordu. sulamayı bıraktı yanımıza geldi iş elbisesi sırtında bizimle beraber fidan yıkıyor. Kamyon Şoförü bir taraftan konuşuyor, Diyorki buralara bu yatırım olurmu burada ağaç yetişirmi diyor. ama ben kaş göz işareti yapıyorum amma adam bir türlü susmuyor. Vali bey dediki. Şoför bey senin yükünü yıkalım sen yoluna git dedi sadece başka bir şey söylemedi. Şoför bana sorduki bu adam kim diye ben şunu dedim sana kaş göz ediyorum bir türlü anlamıyorsun, Bu adam Yozgat Valisi Hüseyin ÖNAL dedim. adam şunu dedi ALLAH ALLAH, Böyle devlet adamı varmı yav dedi. Bu lafı eden kamyon şoförünü bulsakda. şu ormanımıza bir baksa olurmu olmazmı. Emek olunca herşey oluyor. "  
 
Yozgat’taki görevimden ayrıldıktan sonra, İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Şuayip ŞAHİN tarafından bir zarf içerisinde, ilişik bir notla birlikte pek çok fotoğraf gönderildi:





Gönderilen fotoğraflardan biri, söylenenleri o kadar güzel anlatıyor ki; fotoğraftaki yüz ifadelerine bakmak yeterli. Habersiz çekilen bu fotoğrafta; arka sıranın sağ başında Tapu Kadastro Bölge Müdürümüz Hüseyin TANRIKULU, ortada Tarım Müdürümüz Faruk YILMAZ, solda da Orman İşletme Müdürümüz Mehmet EROL görülüyor.

Sağ alt köşesinde 11.2.2001 (Pazar) tarihi görülen fotoğraftaki yüz ifadelerine dikkatle bakıldığında; her üç çalışma arkadaşımın da üzerinde bulunulan alanda, bir orman dokusu oluşturulacağına pek de inandıkları söylenemez. Onlar da İl Özel İdare Müdürü gibi düşünüyor olmalılar.  (resim 1)



Bu fotoğrafta bir araya gelinme sebebi de bir başka ormanlık alan konusu aslında. Kısaca anlatayım:

Yozgat-Sivas Karayolu üzerinde, Yozgat çıkışı, Muslubelen’ den aşağı inerken 1,5-2 km. kadar sonra, yolun iki tarafı yamaçlarda; tek tük meşe kalıntıları mevcut ve alanın tamamı çıplak olmakla, Yozgat giriş-çıkışı yolun iki yanındaki bu manzara, mevcut görünümü ile çok sevimsiz.

Orman İşletme Müdürümüz Mehmet Erol’dan; hayli geniş olan bu sahanın da Orman İdaremizce ağaçlandırma projesi kapsamına alınarak ağaçlandırılması için çalışmalara başlamasını istedim. Birkaç gün sonra Orman İşletme Müdürümüz gelerek; tapudan araştırdığını, burasının Çalatlı Köyü’ne ait mer’a göründüğü için ağaçlandırılmasının mümkün olamayacağını söyledi.

Hafta sonu Tapu Kadastro Bölge Müdürü, Tarım Müdürü, Orman İşletme Müdürü ve Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Şuayip ŞAHİN ‘i de alarak bu yere gidip, yakından inceledik.

Öyle görünüyor ki; geçmişte tamamen meşe ormanı olduğu anlaşılan bu bölgedeki orman dokusu; şehir merkezine yakın olduğundan, yıllarca yakacak olarak kullanılmak amacıyla meşeleri kesilmek, daha sonra da kökleri çıkartılmak suretiyle yok edilip, sonrasında tarlalar açılmış, kadastro geçerken de; kişiler adına işlem görmüş, tarla olamayacak kadar dik yamaçtaki kayalık bölümler de mer’a olarak kayda geçirilmiş.

İşte bu alanda kalan meşe kökleri yeniden yeşererek, 2-3 metre boyundaki gördüğümüz seyrek meşeliği oluşturmuş. Ve bu haliyle de uzun yıllar önce burada var olan ormanın, kaybolan hikayesini gözler önüne sermekte. (resim 2,3,4)





Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü’nden; saha üzerindeki meşelikleri de gösterecek şekilde yakın ve uzak planlardan ve belirli açılardan alanın fotoğraflanmasını istedim.

(Bu metni hazırlarken, O zamanki Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Şuayip ŞAHİN‘i arayarak; olayı hatırlatıp, o gün çektiği resimlerden kendisinde olup olmadığını sordum. Hiç olmadığını söyleyince; bu üç resmi de 31 Temmuz 2019 günü alanı ziyarete giderken ben çektim. Meşeler daha da büyümüş ve alan Karaçamlarla ağaçlandırılmış görülüyor.)

Orman İşletme Müdürüne; “-Hiç gecikmeden mahkemeye başvurarak; tapuda mer’a olarak kayıtlı bu alanın, aslında mer’a olmayıp, üzerindeki dokudan da anlaşılacağı üzere orman olduğundan bahisle, tapuya orman olarak tescilini talep edeceğiz. Alanın resimlerini de delil olarak dilekçeye ekleyeceğiz...” dediğimde,

İl Tarım Müdürü: “-Efendim, Mer’a Kanunu’ndaki; mer’a vasfının hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğine dair hüküm malum. Bir de burası Çalatlı Köyü’müzün sınırları içerisinde. Muhtar ve İhtiyar Heyeti’nin buna rıza göstereceğini de hiç sanmıyorum..” demişti.

Köy muhtar  ile görüşerek; bu sahanın ağaçlandırılmasının hem Çalatlı Köyü’ne hem de Yozgat’a güzellik katacağını söyleyip, mahkemede bu sahanın esasen orman olduğuna dair, Muhtar ve İhtiyar Heyeti olarak, kendilerinin de beyanda bulunmalarını istediğimde, Çalatlı Köyü Muhtarı Ahmet Bağcı; ”- Emrin olur Sayın Valim…” diyerek gereğini yapmıştı. 
Hafta sonları alanda çalışırken de hep yanıma gelerek, kazma-kürek çalışmalara katılan ve bu çıplak alanın ağaçlandırılması nedeniyle memnuniyetlerini ifade eden bu değerli insanın, vefat ettiğini öğrendiğimde çok üzüldüm. Mekanı cennet olsun.

(Rahmetli Muhtarımın, ağaçlandırma alanımızın sulanabilmesi amacıyla, içinden sondajla su çıkardığımız bir arazinin de; bedelsiz olarak Özel İdaremize kazandırılmasındaki rolünü, yeri geldiğinde ayrıca anlatacağım.)

İşte bu alanın yerinde incelenmesi sonrasında, buraya kadar gelmişken aynı ekip ile birlikte, hemen yakındaki ağaçlandırılmasına başladığımız sahayı da görmeye gitmiştik. Sağ alt köşesinde 11.2.2001 (Pazar) tarihi görülen fotoğraflar, işte bu sırada Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü’ müz tarafından habersizce çekilmiş. (resim 5)



Habersiz çekilen bu fotoğrafta; Orman İşletme Müdürü Mehmet EROL'un yüz ifadesine dikkat edilirse; onun da İl Özel İdare Müdürü gibi bu sahada fidan dikimine karşı bazı endişeler taşıdığı görülüyor gibi. En sağda görünen kişi; Koruma görevlisi Polis Memuru Nebi ARI. Değişik zamanlarda görev yapan  öteki iki arkadaşı gibi onun da bu alandaki  çalışmalarda emek ve katkıları çok. 


Açılan Dava Sonucunu Merak Edenler İçin Not:

-Yozgat Mahkemesi’ nce, alanın Hazine adına orman olarak tesciline karar verildi.

-Orman İşletme Müdürü Mehmet EROL’a; alanın ağaçlandırılması için hemen hazırlıklara başlanılmasını söylediğimde; kararın Hazine lehine olmasına rağmen, Hazine Avukatı’nın, bu kararı bozdurmak için hemen temyiz ettiğini söyledi.

-Çağırıp, Hazinenin lehine verilmiş böyle bir kararın temyiz edilmesindeki mantığı sorduğumda; Bakanlığın emri olduğunu, bu nedenle de tüm kararlar için temyiz yoluna gidildiğini(!) söyledi. Bir türlü kabullenemediğim bu görüşü; Maliye Bakanlığı’ ndaki, İsim ve unvanını şimdi hatırlayamadığım üst amiri bir Hanımefendi ile de tartıştım. O da uygulamanın böyle olduğunu ve doğruluğunu(!) savunmuştu.

-Bir süre sonra Merkez Valiliği görevine geldiğim Ankara’ da, Orman Bakanlığı eski Müsteşarı Sayın Necati UYAR Bey ile karşılaşıp olayı anlattığımda; “-Yargıtay’da Yozgat’ lı Üyeler var. Bir kazaya uğramasın, isterseniz gidip görüşelim..” dediler. Birlikte gidip, bir başka Daire üyesi hemşeri ile görüştüğümüzde; “-Siz hiç merak etmeyin, o Dairedeki arkadaşlar orman aşığı. Öyle ki; birisi Kızılay’daki ağaçları göstererek, burasının orman olduğundan bahisle dava açsa, Kızılay’ ın bile orman olarak tescili gerçekleşir…” esprisini yaptılar.

-Alanı ziyarete gider gelirken; Yargıtay’ca da onaylanan Mahkeme kararı doğrultusunda, Hazine adına orman olarak tescil edilen bu alanın halen ağaçlandırılmayıp öylece beklediğini görerek, Orman İşletmesi'ni aradığımda; İşletme Müdürlü Mehmet EROL'un tayinen ayrıldığını öğrenip vekili ile görüştüğümde; burasının ağaçlandırılması için proje yapılıp orman Genel Müdürlüğü onayına sunulacağı ve ancak onaydan sonra  ağaçlandırma yapılacağı, sonraki görüşmemizde de; projesinin hazırlanıp gönderildiği, ağaçlandırma teklifinin yapıldığı belirtildi.

-(Resim 2,3,4)' te de görüleceği üzere; bu alan daha sonraları Yozgat Orman İşletme Müdürlüğü’nce, projeli olarak ağaçlandırılmış. Her gidiş-dönüşümde zevkle seyrediyorum. Bu vesileyle emeği geçen herkese teşekkür ederim.

BU ALANLA İLGİLİ OLARAK MAHALLİ BASINDA YER ALAN HABERLERDEN BAZILARI.





2001 yılında alandaki bir çalışma sırasında habersiz çekilen  resimde soldan sağa; Alan Bekçisi Rahmetli Tuncay ERDOĞAN, Vali Konağı Bahçıvanı  İsmet CANDEMİR ve Koruma görevlisi Polis Memuru Halil GÜZEL görülüyor. 

ALAN SINIRLARININ TESPİTİ, ETRAFININ KAFES TELLE ÇEVRİLMESİ, BEKÇİ TAYİNİ VE BEKÇİ EVİ İNŞAATI


Öncelikle, mülkiyeti İl Özel İdaremize ait olan alan hudutlarının, tam olarak belirlenmesi çalışmasıyla işe başladık. Tapu görevlilerimizin bu çalışmaları sırasında; yakınlarda bir tuğla fabrikası işgalinde ve üzerinde tuğla yığılı genişçe bir alanın da Özel İdaremize ait olduğu ortaya çıktı.( Hemen tahliye ve o zaman çevresini ağaçlandırmaya başladığımız bu alan; halen Özel İdare Konkasör Tesislerinin bulunduğu yerdir.)

Herhangi bir ihale konusu olmadan, alanın etrafını kafes tel ile çevirmek üzere gerekli malzemeler satın alınarak; Beden Terbiyesi Müdürlüğü, Özel İdare, Bira Fabrikası ve Tarım Müdürlüğü görevlileri eliyle, önce betonla sabitlenen demir direkler arasına kafes telleri gerilmek suretiyle, tüm saha çevrilip emniyet altına alındı.

Gelen malzemelerin ve alanın korunması ve fidanların bakımı için, geçici işçi statüsünde bir Bekçi görevlendirdik.

(Alanın ağaçlandırılmasında çok büyük emek ve gayretleri olan Bekçimiz Tuncay Erdoğan; 25.02.2016 tarihinde bir trafik kazası sonucu vefat etmiş olmakla, halen bu görev 11.08.2016 tarihinden bu yana Ekrem BAYKAL tarafından yürütülmektedir. Bu görevlimizin de işinin ehli olup, işini severek yaptığı, ziyaretlerimde; köyünden getirdiği kendi traktörü ile alanı sürdüğü ve götürdüğüm fidanları dikim alanına bu traktörle taşıdığını, çalışmalarında Çalatlı Köyü’nden gelen yakınlarının da kendisine yardımcı olduğunu görmekten çok mutlu oldum.)

Alanımızın, Alaca-Çorum Yolu kenarına; göreve başlayan Bekçi’ nin barınması, çalışmaya gelenlerin ihtiyaçlarının karşılanması ve çalışma malzemelerinin muhafazası için, mütevazı bir kulübe inşası gerekiyordu. Bu yapı da; herhangi bir ihale konusu olmadan, gerekli malzemeler piyasadan satın alınmak suretiyle, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nün Usta ve İşçileri eliyle inşa edildi. Ellerine sağlık.(resim 6,7)


Fotoğrafta görünen kişi; Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN’dır.



Bu arada; Valilik önünde zaten çok kısıtlı olan araç oto parkının bir bölümünü işgal eden kameriyeyi de oradan kaldırıp, bu bina yakınlarına monte ettik.(resim 8,9)




Kameriyenin yeri hazırlanıyor.

Aşağıdaki resimde; montesi bitirilmiş kameriye kışın böyle görüntülenmiş.




Yılını hatırlayamadığım bir ilkbahar ziyaretinde; kışın yağan kardan zarar gören kameriyenin çatısının kısmen çökmüş ve çivi yerlerinden ayrılmış olduğunu görüp, yanımıza gelen Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN’ a; Milli Eğitim Marangoz Atölyesindeki bir ustamız tarafından kolaylıkla gerçekleştirilebilecek bu tamirin niçin yaptırılmadığını… böyle bekletilirse, kiremit ağırlığını taşıyamayan çatının çökebileceğini.. söyledim.

O yıl içerisindeki ziyaretlerimde ve ertesi sene de tamir edilmediğine tanık olduğum kameriye; sonraki sene, maalesef tamamen çöktükten sonra yenisi yapıldı. (resim 10,11)

İşte bu yapım sırasında da; Ankara’dan taşıyarak etrafına, Oğlum Alper’ le birlikte dikerken görüntülendiğimiz (Resim 155,156) konusu 4 adet Leylak fidanı; korunamayıp, tamamen yok edilmiş. Öyle ki yerleri bile belirsiz hale gelmiş.



Yeni kameriye.



Yeni kameriyeden, alanın bir bölümünün görünüşü.
Bu resim aynı zamanda; Resim 21’in arka planında görülen çıplak alanların, 2019 yılı Temmuz ayındaki görüntüsüdür.





01.06.2002 tarihini taşıyan resimde; benimle birlikte Koruma görevlisi Polis Memuru Nebi ARI ve alanımızın Bekçisi rahmetli Tuncay ERDOĞAN görülüyor. (resim 12)

Görevden ayrıldıktan sonraki dönemde; aşağıdaki resimlerde görüldüğü üzere, sağdaki veranda camla kapatılmış ve havuzun yanına üstü kapalı bir araç park yeri ilave edilmiştir. (resim 13,14)





Bu resimde de Resim 21’in arka planında görülen çıplak alanlar; 2019 yılı Temmuz ayındaki ağaçlandırılmış haliyle görünüyor.

İLK FİDANLAR




Kepçe Operatörü Necdet (Ramazan) ALTINOK fidan dikimi için açtığı kanallara toprak taşıyor. (resim 15)



    Dikilen ilk fidanlar. (resim 16)


    Dikilen ilk fidanlardan Karaçamlar. (resim 17)




   İlk fidanlardan; Mahlepler ve  Akdağmadeni Fidanlığı’ nın Mavi Ladinleri. (resim 18)

    Aşağıdaki resimde; 10 metre arayla dikilen, damlama sulama sistemli Ceviz fidanları görülüyor. (resim19)





   Alanın ağaçlandırılmasında kullanılmak üzere tüm Orman Fidanlıklarına yazılarak, ellerindeki fidan cins ve özellikleri ile fiyatlarının bildirilmesini istedik.

  *Bu arada hafta sonları; Akdağmadeni, Çayıralan ve Çekerek Ormanlarından ardıç ve karaçam fidanları sökerek getirip alanımıza diktik. (Eyvah ! yazık edilmiş denilmesin, çünkü hemen hiç firemiz olmadı, hepsi tuttu.) 

   Bu konuda bir yaşananı da kısaca nakletmek istiyorum:


  Yine bir hafta sonu Orman İşletme Müdürlerimizden birini de alarak ormana gittik. (Hangisi olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. İnşallah bu yazıyı okuyarak bana ulaşıp, bu eksikliği gidermemi sağlar diye ümit ediyorum.) 
Götürdüğü Ardıçlık alanda, güzel bir fidanı sökmek üzere gözüme kestirdiğimde; 

“-Sayın Valim, bu fidan sökülüp başka yere nakledilirse yaşamaz. 1,5-2 metre boyundaki bu ardıç en az 40-45 yaşındadır. Büyümesi bu kadar yavaş olan Ardıç; çimlenme güçlüğü nedeniyle, maalesef tohumundan üretilemiyor. Bu ağaç yerinden oynatılırsa kesinlikle kurur, yazık olur efendim..” diyerek vazgeçirmeye çalıştı. 

Görevli olduğu alandaki bir fidanı bile böylesine korumaya çalışan o değerli insanın adı ve tam olarak görev yerini maalesef hatırlayamıyor, ama bu yaklaşımını hep saygıyla hatırlıyor ve anıyorum.
 
Ona; “-Şimdi biraz oturup beni seyret” diyerek, fidanın çevresine elimdeki kazma ile köklerine dokunmayacak şekilde, genişçe bir daire çizdikten sonra, aşağı doğru koni oluşturacak şekilde kazmaya başladım. Beraberimde Koruma Görevlisi Polis Memuru Kadir ÇELİK, Valilik Şoförü Mehmet EMER, Vali Konağı Bahçıvanları Necip ve İsmet CANDEMİR, tesisine başladığımız Ağaçlandırma Alanı Bekçisi Tuncay ERDOĞAN ile Babası Hasan ERDOĞAN olduğu halde, aşağıya doğru koni şeklinde ve fidanın köküne hiçbir zarar vermeden kazdığımızı görünce;

 “- Sayın Valim, fidanın köküne hiç dokunulmadığından, bu dikilen yerde tutar. Ben bu fidanı düz ara çekeceğinizi zannetmiştim.” dedi. 

Bu şekilde kazarak, geniş toprağı ile çıkardığımız fidanı, bir örtünün üzerine alarak, 7-8 kişi güçlükle pikabın arkasına yerleştirdik. Kulübeye ve kameriyeye yakın bir noktaya diktiğimiz Ardıçlarımız problemsiz bir şekilde halen büyümesine devam ediyor.(resim20)




(2015 yılındaki ziyaretlerimin birinde; yine Sorgun İlçesinden çalışmalara katılmak üzere yanımıza gelen Emekli Öğretmen, Halk Eğitim Müdürü Memiş YAKIN ve Emekli Öğretmen Mustafa AĞIRALİOĞLU’ nun getirdikleri motorlu testere ile budama yaparlarken; bir kısım Karaçamlarla birlikte bu Ardıçlardan büyük olanını da elimle budamıştım. Halen pişmanlık duyarım. O alanda, alt dallarının altında hayvanlar barınıyor ve alt dallarıyla tabanının gölgede kalmasını sağlıyor, dolayısıyla yazın suya daha az ihtiyaç duyuyordu.)




Resim; Siyaset Dergisi yöneticilerinin alanı ziyareti sırasında çekilmiş. Arka plandaki iki kişiden soldaki; Koruma görevlisi Polis Memuru Kadir ÇELİK, yanındaki Alan Bekçimiz Rahmetli Tuncay ERDOĞAN' dır. 
Öndeki 3 kişinin solunda, Çekerek’ten getirip diktiğimiz Ardıç ve Andız, sağında ise; budamasını yaptığım Ardıç görülüyor. Resmin bu fidanların dikimden kısa bir süre sonra çekildiği anlaşılıyor. Vatandaşlardan satın alınan araziler ve Hazineden ağaçlandırmak üzere aldığımız tahsislerle Alanımız; arka planda görülen tepelerin gerisinde de devam ediyor. Ve öteki bazı resimlerde de görüleceği üzere bu çıplak alanlar tamamen ağaçlandırıldı. (resim 21)




*Bu ikisi de Çekerek’ten getirdiklerimizden. 5 Ağustos 2018 tarihindeki ziyaretimde; sağdaki Andızı, kışın kardan zarar görmüş, kalan iki dalı da yere yatmış olarak gördüm. Uzun süre o şekilde kalıp geliştiğinden, tamamen kırılabilir endişesiyle tekrar ayağa kaldıramadım.(resim 22,23)




Ardıç ve Andızın 31.07.2019 tarihindeki görüntüleri. (resim 24,25,26)





 10.10.2020 tarihindeki ziyaretimde bu Andız'ı başında meyveleriyle böyle görüntüledim.


(NOT: Bu Ardıç cinsi konusunda bazı tereddütlerim oluştuğundan, 26 Mart 2021 günü resimlerini de göndererek, Sakarya Orman İşletme Müdürümüz Turgut DURAN'a sorduğumda; Trabzon KTÜ Orman Fakültesi Hocaları ile de görüşmesi sonucunda; bu ağacın Andız olmayıp,  Latince "Juniperus Oxycedrus" olarak adlandırılan Katran Ardıcı olduğu bildirdi.)

*Orman  Bakanlığı'nca, Sorgun İlçemizin Eymir Beldesi’ndeki Orman Fidanlığının kaldırılması kararı üzerine; o zaman henüz Eymir Belediyesi’nde Kepçe Operatörü olarak çalışan Necdet (Ramazan) ALTUNOK marifetiyle söküp, kamyonlarla alanımıza taşıdığımız Ladin ve Karaçamlar, keza  Özel İdaremiz elemanı olduktan sonraki bir hafta sonu, Türkmensarılar Köyü’nden söküp getirdiğimiz meşe, dağ armudu ve dağ erikleri de alanımızın ilk fidanlarındandır.

*Aynı şekilde, Çekerek baraj Gölü altında kalacak ardıçlardan da sökerek getirip dikmiştik.





*Bir de; Yozgat’ta İlk defa düzenlediğimiz, “Sürmeli Festivali” ve “Sürmeli Sanayi Fuarları”na bütün ilçelerimizin de katılmalarını sağlayarak, kendilerine birer stant vermiştik. Hatırımda kaldığı kadarıyla, Akdağmadeni, Çayıralan ve Çekerek Kaymakamları; İlçelerini tanıtan stantlarını, ayrıca tenekeler içerisine dikilmiş Karaçam fidanlarıyla süslemişlerdi. İşte ilçelerimizden gelen bu fidanlar da; Festival ve Fuar şenliklerinin bitiminde, alanımızın ilk fidanlarından oldu.

*Bir hafta sonu ağaç dikimi ile uğraşırken, Yimpaş’ ın bir pikabı geldi. Yozgat’ta başlattığımız Sürmeli Festivali ile Sürmeli Sanayi Fuarı etkinliklerinde de hep yardım ve desteklerini görmekle, şükranla andığım Yimpaş Yöneticileri; 8 adet meşe, 4 adet dişbudak, 2 adet kırmızı yapraklı süs eriği ve 2 adet altuni top mazı ve 1 de Ters Dut fidanı yollamışlardı, büyük bir memnuniyetle diktik. Dişbudaklardan 2 si, süs eriklerinden 1’i kurumuş, diğerleri gelişmesine devam ediyor. Alanı her ziyaretimde görüyorum.(resim 27)


Çekerek Ormanlarından getirdiğimiz Ardıç ve Andız, Yimpaş’ tan gelen Altuni Top Mazılar ve Sürmeli Festivali’nden kalan Karaçamlardan ilk görüntüler.


31 Temmuz 2019 da Yimpaş’tan gelen Meşelerin görünüşü. (resim 28)


Yimpaş’tan gelen Altuni Mazılar, Kırmızı Süs Eriği ve Sürmeli Festivali’nden kalan Karaçamların, 31 Temmuz 2019 daki görüntüleri. (Ortadaki Toros Sediri, kuruyan bir fidanın yerine sonradan dikilme. ) (resim 29)





Yimpaş’tan gelen Dişbudak fidanlarından ikisinin, 31 Temmuz 2019 daki görüntüsü. (resim 30)
Sonbaharı erken karşılayan bu iki fidan, 28 Eylül 2019’ daki ziyaretimde böyle görüntülendi. (resim 31)




Aşağıdaki resimde; Yimpaş’tan gelen Ters Dut fidanı İle Akdağmadeni Orman Fidanlığından satın aldığımız Mavi Ladin fidanlarından bazıları görülüyor. (resim 32)




*Fidanlık Şefi Orman Mühendisi Mustafa YAZAR’ ın emek ve çabalarının mahsulü olan, Akdağmadeni Orman Fidanlığından satın aldığımız Mavi Ladin fidanları da; alanımızın ilk fidanlarındandır. (resim 33)




(resim 34,35,36) Akdağmadeni Orman Fidanlığından aldığımız Ladinlerden bir bölümünden kış görüntüleri.


Resmin sağında görülen Meşe; Türkmensarılar Köyü’nden söküp getirdiğimiz Meşelerden birisidir.




*Bu alanda yabanıl hayatı desteklemek amacıyla da bir şeyler yapmaya çalışmış, bu cümleden olmak üzere; hatırımda kaldığına göre; Çayıralan Orman İşletme Müdürü Ali ŞİMŞEK’ ten; ormanlarımızda yabanıl hayat için ne gibi ağaçlar olduğunu sormuştum; bir hafta sonu getirdiği yabani fındık, yabani elma, yaban armudu gibi yapraklı fidanları da; Rahmetli Bekçimiz Tuncay ile bir sıra halinde alanımıza dikmiştik.

31 Temmuz 2019 tarihindeki ziyaretimde bu fidanları, sıranın iki başından resimlemeye çalışırken; aradaki 2 tanesinin kurumuş olduğunu gördüm. (resim 37, 38)


*Rahmetli Babam tarafından Osmaniye’deki bahçemizde saksıda yetiştirilmiş olan; meyvelerini kuşların yediği 2 adet Ateş Dikeni - Kuş Alıcı (Pyrancantha Coccinea) fidanını da getirip,  yabanıl hayata destek için alanımıza dikmiştim. Aşağıda resimleri görülen bu iki Kuş Alıcı da alanımızın ilk fidanlarından oldu:






*Yine bir hafta sonu çalışırken, Bayındırlık Müdürü Mustafa BULUT tarafından  getirtilen 6 tane Çınar fidanı da alanımızın ilk yeşilliklerinden olup, Alan Bekçisi, Şoförüm ve Korumalar ile birlikte dikmiştik. Yeterince sulanmadığı için kuruyan bu fidanlardan yalnızca ikisi halen büyümesine devam edebiliyor. (resim 39,40)






*Fransa’da çalışmakta olan bir Hemşerimizin getirdiği 2 adet meşe palamudundan da kısaca bahsetmeliyim: 

Yanlış hatırlamıyorsam 2002 yılında bir hafta sonu alanda çalışırken, yanımıza gelen bu değerli insan, Fransa’dan getirdiğini söylediği 2 adet meşe palamudu vermişti. Bunları kameriyenin sağ tarafındaki Ters Dut fidanın altına elimle ekmiştim. Yozgat’tan ayrıldıktan sonraki bir gidişimde, Rahmetli Bekçimiz; bir karış kadar büyümüş bu fidanları gösterdiğinde, bunların çok kıymetli olduğunu, biraz daha büyüyünce, Sonbaharda bunların güzel bir yere nakledilmesi gerektiğini söylemiştim.

Yıllar geçti, ben o meşeleri unuttum. Rahmetli Bekçimiz de unutmuş olmalı. 20 Kasım 2016 günkü ziyaretimde; yeni Bekçi Ekrem BAYKAL ile birlikte götürdüğüm fidanları alanın uygun yerlerine dikerken; bir taraftan da alanımızdaki fidan/ağaç çeşitlerini gösterip anlatıyordum.

Kasnak Meşelerini gösterip; Eğirdir Orman Fidanlığı’ ndan getirttiğimiz bu Meşelerin, Yozgat’ta bulunan yerli Meşelerden farklı olduğunu.. söylediğimde; evin arkasında, yola yakın bir noktada, şimdiye kadar babasının ve kendisinin hiç görmedikleri türde iki Meşe ağacı olduğunu söyleyince; 2002 yılına Fransa’dan hediye getirilen, o iki palamuttan elde ettiğimiz küçücük fidanları hatırladım. Hemen beni oraya götürmesini söyledim. Gördüğümde ben de şaşırdım. Çünkü ondan çok daha yaşlı meşeler 1,5-2 metre boyunda iken bu 5-6 metre idi.

Sanki göz değmiş gibi, ertesi sene de bir zararlı böcek bütün yapraklarını yemiş. 20 Kasım 2017 tarihindeki ziyaretimde yeniden yapraklanmış, ama bir kısım dallarını kurumuş görüp üzüldüm. Başında birkaç tane palamut vardı. Bekçimiz Ekrem’e; bu cins meşeyi çoğaltmak üzere tohumlarını mutlaka almamız gerektiğini söylemiştim. Sonraki ziyaretimde o palamutların büyük ihtimalle bir hayvan tarafından yenilmiş olduğunu öğrendim. 2019 yılı için heyecanla bu Meşemizin palamutlarını bekliyoruz.(resim 41,42)



13 Temmuz 2020 günü ilave edilen NOT: 11 Temmuz 2020 günü ziyaretimde; tüm çabamıza rağmen, çoğaltmak için palamutlarını kurtaramadığımız bu özel Meşe fidanını; sanki gelişmesi durmuş, gibi aşağıdaki resimdeki şekli ve  kurumuş dalları ile görünce çok üzüldüm.

Hangi hayvanın yediğini tespit edemediğimiz tohumları (palamutları)ndan çoğaltmak imkanı bulamadığımıza göre, onu önümüzdeki Ekim-Kasım ayında ve aşağıda anlattığım usulle, (At Kestanesinde olduğu gibi) teneke içerisine alarak çoğaltmaya karar verdim.

10.10.2020 günü ziyaretimde Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL; bu Meşe ağacından 8 adet palamut alabilmiş. Bu palamutları; çıkacak fidanlardan ikisini yine götürüp alana dikmek, diğerleri kendilerinde kalmak üzere, Ankara Behiçbey Orman Fidanlık Müdürlüğümüze teslim ettim. Çimlendiğinde ikisi bizim, altısı da Fidanlığın olacak. 

İşte o palamutlar:



11 Eylül 2021 günü ilave edilen not:

(Bu yıl Pandemi nedeniyle seyahat  yasakları, sonrasında da bel fıtığı rahatsızlığım nedeniyle, Ormana ilk ziyaretim 4 Eylül günü gerçekleşti. Kazma ve kürek elime alamadım. Yalnızca Bekçi Ekrem tarafından dikilen Ardıçlar ile geçmişte diktiklerimizin sulamasını yapabildim. 
 
10.10.2020 günü gerçekleşen bu yılki ilk ziyaretimde; Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL' dan geçen yıl teslim aldığım bu palamutları ( 8 adet), 12 Ekim Pazartesi günü Behiçbey Orman Fidanlık Müdürlüğü'müze teslim etmiştim. 
4 Eylül 2021 Cumartesi günü planladığım yolculuk öncesi yine fidan almaya gittiğimde, Fidanlık Müdiremize; palamutlarımızın akıbetini sorunca;  hepsinin Meşe fidanına dönüştüğünü öğrenmenin sevincini yaşadım. Müdire Hanım ve personellerine tekrar teşekkür ediyorum. Aracıma yükledikleri 100 adet Ardıç ve 2 adet Japon Ayvası ile birlikte, o Meşe fidanlarından  yalnızca 3 tanesini istedim. 






4 Eylül  Cumartesi alana dikilmek üzere götürdüğüm  henüz 1 yaşındaki bu fidanları; tam 3 yıl önce yine Ekrem ile birlikte toprakla buluşturduğumuz Meşe palamutlarından çıkan 3 yaşındaki fidanlarla karşılaştırınca, aşağıdaki resimde görüleceği üzere, aradaki farkın çok şaşırtıcı olduğunu gördük.

1 yaşındaki Fransız Meşesi, alana tam 3 yıl önce diktiğimiz Kasnak Meşesi ile yan yana görülüyor.

Aşağıdaki resimde; 7 Eylül 2023 günü ziyaretimde aracımla götürdüğüm Ardıç ve Karaçam fidanları görülüyor;




  
2 Japon Ayvası ile 3 Fransız Meşesi arasında görülen 3 yaşındaki Dut fidanı; Ankara'daki evimin balkonunda, çiçeklerin içerisinde kendiliğinden çıkmıştı.

 11 Kasım 2011 tarihinde; Öncesinde Ardıç fidanları dikmiş olduğumuz ve daha önce ektiğimiz Meşe tohumlarının yeşermiş olduğu bu alana; tanıtıcı flamalarından gördüğüm kadarıyla Yozgat Orman İşletme Müdürlüğü' nün, Ladin fidanları diktiğini öğrendim. 

Çok sevindim ama böyle zaten fidan dikili alanın aralarına dikmek yerine, boşluk alanlara dikim yapılması ve bu alanların dikime hazırlanmasının daha iyi olacağını söylediğimde de; bazı boşlukların da dikime hazırlandığı ve o bölümlere; 7500 adet Ceviz fidanı,1500 Lavanta, 500 Kekik, 500 Ada Çayı ve 250 Dağ Nanesi dikilerek damlama sulama sistemi oluşturulacağını, 12 ve 13 Aralık 2021 günlerinde de Cevizlerin dikimine başlandığını, Orman İşletme Müdürümüz ile telefon görüşmemde de; bu çalışmaların Yozgat Valiliği ile Orman İşletme Müdürlüğü arasında yapılan bir protokol çerçevesinde, projeli olarak gerçekleştirildiğini öğrenince de çok mutlu oldum. Gönderildiğinde burada paylaşmak üzere, Orman İşletme Müdürümüzden konuya ilişkin bazı bilgiler istedim. Başta Orman Genel Müdürümüz olmak üzere Sayın Valimiz ve İşletme Müdürümüze ve tüm emeği geçenlere tekrar  teşekkür ederim.
         

         Bu konudaki haberleşme mesaj ve resimleri aşağıdadır;

























Yukarıdaki her iki resmin de üst kısımlarında görüldüğü gibi; Alanın tamamını ağaçlandıramadan görevde ayrılmıştık. Ekili yerlerde aralara dikmek yerine, bu çıplak alanlara dikim yapılması daha uygun olacaktı.
Keza biraz zahmetli olacaktı ama bu çok taşlı alanda dikimlerin; daha evvelce oraya çektirdiğimiz  topraklar da kullanılarak yapılsaydı, çok daha güzel sonuçlar alınacaktı. Her şeye rağmen, bu güzel projeyi düşünen ve uygulayan herkese çok teşekkür ediyorum.)

(7 Eylül 2023 günü ziyaretimde; bu alanda ağaçlandırılmayı bekleyen çıplak yerler varken buralara dikim yapılmayıpta, önceden dikilen çam fidanların aralarına ve dikim usullerine aykırı olarak, mevcut çam fidanlarının hemen yakınlarına dikilenlerden pek çoğunun kurumuş olduğunu görüp, sarf edilen bunca emek, masraf ve zahmetlerle  üzüldüm.

Çam fidanlarının hemen 1-2 metre yakınına kısa aralıklarla Ceviz fidanları dikilmesine hiçbir anlam veremedim. Dikim yapanların bu işten hiç anlamadıkları ortada ama başlarında bu işlerden anlayan bir yetkili olabilirdi. 

7 Eylül 2023 günü ziyaretimde; belimdeki ağrı nedeniyle çalışamadım. Götürdüğüm fidanları Alan Bekçisi Ekrem ve iki yavrusu dikiyor, ben de onların diktiği fidanları suluyordum. Kalın sulama hortumunu çekerken, aniden sağ ayağıma giren ağrıyla sulama işini de yapamadım. Biraz dinlenirsem geçer düşüncesiyle oturup bekledim. Devam eden ağrıyla birlikte şişlik oluşunca, Yozgat Devlet Hastanesine gittik. Tetkikler sonucu kas yırtılması olduğu anlaşılınca; 10-15 gün üzerine hiç basmamam, acil ihtiyaç dışında ayağa kalkmamam söylenerek bandaja alınıp iki koltuk değneği tavsiye edildi. Ankara'ya dönüşte gittiğim Hastanede; hemen alçıya alındı 10 gün sonrasında alçı çıkarılıp, pıhtı atabilir denilerek  10 gün de bandajla kaldım.  

Bu nedenle alanın tamamını gezip görmek kısmet olmadı. Tüm olumsuzlukları resimleyemedim. Alana gelirken, Çorum-Alaca Yolu kenarındaki Kiraz ve Ceviz ağaçlarının bulunduğu alanda 2 konteyner baraka ve üzerlerinde  AFAT yazılı 2 büyük çadır gördüm, biraz uzağında da paletli bir iş makinası çalışıyordu. Bu işlemlerle yeşil dokuya verilen zararları da yakından görüp resimleyemedim. 

Aşağıdaki resimde Alan Bekçisi Ekrem ve iki yavrusu  fidanları dikerken görülüyor.


Aşağıdaki resimlerde de; dikim usullerine aykırı olarak, mevcut çam fidanlarının hemen yakınlarına dikilen ceviz fidanları görülüyor. 









  










.....,
*25 Temmuz 2019' da aşağıdaki şekilde görüntülenen ve alanımızın ilk fidanlarından olan aşağıdaki  At Kestanesinin de ayrı bir hikayesi var: (resim 43)


Rahmetli Babam; Osmaniye’deki bahçemizde bazı portakal ve limon ağaçlarının gövdesinden çıkan dalların dip kısmından, 4-5 parmak kadar bir bölümünün kabuklarını, (ağacın suyu çekildikten, yaprağı döküldükten sonra - sonbaharda) patlıcan soyar gibi aralıklı olarak soyup, buraya bir teneke bağlayarak içini toprakla doldurup, budamasını ve yazın da sulamasını yapar, 17-18 ay sonra, yaprak çıkarmadan evvel Şubat, Mart ayında; tenekenin alt tarafından testere ile keserek, o dalı ana gövdeden ayırır; teneke içerisindeki toprakta köklenerek, kendi başına ayrı bir fidan haline gelen, kökleri itibariyle 1 yaşında, ama gelişmişlik olarak, gövdesinden ayrılan ağaç yaşındaki bu bitkiyi, itina ile tenekesinden çıkartarak bir başka yere diker, o sene açan çiçek ve meyveleri de; kökü gelişsin diye elleriyle dökerdi.

Vali Konağı bahçesindeki 20-25 yıllık bir kestane ağacının bilek kalınlığındaki iki dalını, 1999 yılı sonbaharında bu şekilde teneke içerisine alıp, köklendirdikten sonra, birini Konağın bahçesine, diğerini de alandaki Bekçi Kulübesinin hemen yakınına diktim. O yıl üzerinde pek çok kestanesi oldu ve altına dökülen bu tohumlardan ertesi bahar küçücük fidanlar çıktığını gördük. Bu At Kestanesinin fidanları da alanımızın süslerinden oldu.

Yukarıdaki At Kestanesini; 11 Temmuz 2020 günü ziyaretimde; yeterince su alamadığı için çoğu dallarının kurumuş olduğunu gördüm maalesef.


( 17 ARALIK 2022 tarihinde, Ankara'da ikamet etmekte olduğum Batıkent' deki  İdareciler  Sitesi' ne komşu  Umut  Sitesi sakinlerinden  kıymetli Hocamız Prof Dr. Hüsnü Kızmaz' ın bahçesindeki iyi cins çekirdeksiz beyaz Dut ağacının iki dalına da; rahmetli Babamdan öğrendiğim bu sistemi uyguladım. Kısmetse gelecek senenin sonbaharında, buradan ayrılıp Yozgat' daki  ormanlık alana götürülecek.





                                            DUT AĞACI VE PAPATYA




Bu su depomuzun sağında görülen yetişmiş Dut ağacı da alanımızın ilklerinden ; Vali Konağının avlusunda, park halindeki araçların üzerine meyveleri dökülen bu büyük ağacı; çok uğraşıp, topraklı bir şekilde söküp budayarak, vinç ve kamyon yardımıyla getirip buraya ekmiştik.

Alanın ağaçlandırılması sırasında; mevcut birkaç alıç ve ahlat ile kır çiçeklerinin,  Kevenler, Kekikler ve Tilki/Çakal Üzümlerinin, hatta çeşitli otların bile korunmasına özen gösterip, çalışanları da bu konuda sık sık uyarıyordum.

Özellikle, sonradan satın alarak alana kattığımız tarlalarda görülen Çiğdemler ve Kardelenler, halen alanda yaşamaya devam ediyor. Herhalde uygun ortamı olmadığından, bir tek papatya görememiştim. Yalnızca baharın değil, katkısız tertemiz sevgi ve samimiyetin de simgesi olan papatyayı çok severim. 

Vali Konağının bahçesinden bu resimdeki Dut ağacını getirip  havuz yakınlarına diktikten sonra; ertesi yıl yanı başında  bir Papatya görünce çok mutlu olmuştum. Çevrede hiç olmayan bu güzel kır çiçeği, sanki gökten inmişti.

Malum, Dut ağacı suyu çok sever, Papatya da rutubetli toprağı. Görevde iken ikisine de, özellikle hafta sonları ihtimam göstererek, sular bakardım.

Şimdi Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi adını alan okulu yaptırırken; temel kazısından çıkan, orijinal sarı renkteki "Yozgat Taşı" nı, gerektiğinde kullanmak üzere bu alana naklettirmiştim. Zira,  okul inşaatı sırasında temel yerinden çıkan bu kıymetli taşlar; Yozgat'ta mevcut başka tarihi bina onarımlarında da kullanılabilirdi. Tarihi Yozgat Lisesi (Sarı Mektep)' nin  bakım onarımı sırasında gerek duyulan bu taşları bulmakta çok zorlamıştık.

(1895 yılında sultani mektep olarak inşasına başlanılan ve sarı taşlarla inşa edildiği için halk arasında "Sarı Mektep" olarak anılan, Yozgat Lisesi' ni bir ziyaretim sırasında;

-Okul binasının çepeçevre duvarlarına, bina ve avlusunun gece aydınlatılması için; şehirlerin sokak aydınlatmalarında, yüksek direkler üzerine monte edilen "deve boynu" tabir edilen büyük aydınlatma aparatlarının, yine halk arasında "cellat mıhı"  olarak adlandırılan büyük boy çivilerle monte edilmiş olduğunu,

- Öğrencilere duyuru ve yayınlarda kullanılmak üzere, okul binasının çepeçevre duvarlarına kocaman hoparlörlerin; yine büyük ebatlı çivilerle duvara monte edilmiş, bunlar arasında irtibatı sağlayan elektrik kablolarının da yine metal çivilerle tutturulmuş olduğunu,

-Okul binasına ve bazı odalarına iletişim sağlayan telefon kablolarının da aynı şekilde duvarlara tutturulmuş olduğunu,

-Sonraları okula kalorifer sistemi kurulması düşünüldüğünde; okulun öğrenci toplanma alanına bakan duvarına, dışarıdan tuğla ile büyük bir kalorifer bacası örülerek, bu bacayı sağlam bir şekilde  duvara bağlayabilmek için de; kalın demirlerden, ağzı açık dikdörtgen şeklinde çemberler yapılıp o güzelim taşların, pek çok yerinden  kırılıp delindiğini,

-Öğrencilere duyuru ve ilan panolarının da; caddeye bakan okul giriş kapısı yanındaki okul duvarına aynı  şekilde çivilerle çakılmış olduğunu görünce çok üzüldüm.

Kısacası, kültür değerlerinden bihaber bazı yöneticiler yanında basını ile birlikte, Yozgatlı' nın da maalesef nemelazımcılığı ve duyarsızlığı nedeniyle; o güzelim okul duvarlarındaki taşların bir kısmı; doğal halde eriyerek, asıl  büyük kısmı da bilinçsizce uygulamalar sonucunda tahrip edilerek, kovuklar oluşturmuştu.
  
Herhangi bir ihale konusu olmadan, taş işçiliğinden anlayan bir usta bularak, Sürmeli Festivali'nden artan paralarla bu güzelim binayı acilen tamir ve restore, avlusunu da Ankara Taşı ile kaplamayı planladım.

Bu iş için gerek duyulan sarı taşlardan bulmak için çok çaba sarf etmiş, yıllar önce yıkılan "Tor Çarşısı" nın taşlarını; yaptıracağı ev inşaatında kullanmak üzere satın aldığını öğrendiğim vatandaşı bulup, ondan güçlükle temin etmiştik. İsmini değil ama Kasaplıkla iştigal edip, evinin cezaevi yakınlarında olduğunu hatırladığım bu hemşeriye de; çok kıymetli, karşılıksız yardımları için teşekkür ediyorum.
Erimiş, kırılmış taşları çıkarıp yenisi ile değiştirirken bir taraftan da yanındaki çırağı ile birlikte fırça ve hortumla o binayı yıkayarak orijinal görüntüsüne kavuşturan Ustamızı bir iş için tekrar aradığımda; Mersin'de bir minare inşası sırasında düşüp hayatını kaybettiğini öğrenmiştim. Rahmetler diliyorum. )

Yozgat'taki görevimden ayrıldıktan sonra da alanı ziyarete gittiğimde; hemen havuzun yanı başındaki  bu Dut ağacı ile papatyayı da sular,  bakımını yapardım. Bir ziyaretimde; Papatyanın üzerine, yığından kocaman bir daşın yuvarlanarak onu ezmiş, sulanmayan Dut ağacının ise çoğu dallarının kurumuş, ancak canlı birkaç dalının kalmış olduğunu gördüm. 

Papatya, mucize gelişi gibi gitmişti. Bekçi Ekrem; sürekli su verip baktığını, ihtimam gösterdiğini söylese de yanı başındaki Papatyası artık olmayan o Dut ağacı da; her gün biraz daha kurumakta. 

HASAN EFENDİ

BALYOZ - DEMİR KÜSKÜ VE KAZMA İLE FİDAN ÇUKURU

Hasan Efendi; Bekçimiz Rahmetli Tuncay ERDOĞAN’ ın yaşlı Babasıdır. Hiçbir karşılık beklemeden; hep bu işin çok büyük sevaplardan olduğunu söyleyerek, uzun süre fidan dikimi ve dikilen fidanların sulanmasında, inanılmaz bir gayretle çalıştı. (Halen sağ ve Alaca’da oturuyor. Sağlıklı uzun ömürler diliyorum.)

Bu alandaki fidanların dikiminden söz edilince; hemen öyle, kürekle toprağın kolayca açılıp da fidanın dikiliverdiği düşünülmesin.

Bu zorlu arazide fidan dikim yerleri oluşturabilmek için, 2 adet Kepçe makinesi satın almak üzere hazırlıklara başladık. Ancak bu makineler gelinceye kadar temin ettiğimiz fidanların toprakla buluşturulması için yine bir hafta sonu; Polis Memuru Kadir ÇELİK, Şoför Mehmet EMER, Konak Bahçıvanları Necip ve İsmet CANDEMİR, Alan Bekçisi Rahmetli Tuncay ERDOĞAN ve Babası Hasan ERDOĞAN ile birlikte 7 kişi, fidan çukuru eşmeye başladık. Taban tamamen kaya çıkınca oradan vazgeçmeyip; kazma, balyoz ve demir küskü yardımıyla, o sert kayayı oymak suretiyle, sabah 07.30 dan akşam kararıncaya kadar, ancak 3 fidan yeri kazabilmiştik. Ama bir fidanın, kocaman ağaç olduğunda bile kendisine yetecek kadar büyüklük, genişlik ve derinlikteki bir çukur şeklinde.

Bu çukurların açılması sırasında; kazma ile kayaların nasıl koparılacağını, küskü ve balyozun ustalıkla nasıl kullanılacağını, hepimiz Hasan Efendi’den öğrendik. Bizler tüm gücümüzle kazma vurup, kayadan küçücük bir parça koparmaya çabalarken, Hasan Efendi fazla güç sarf etmeden, o yaşlı haliyle kayaya tık diye vurduğunda, oradan kocaman bir parça koparıyordu.

Hızla vurduğum kazmanın kayadan sekerek ayağıma çarpmasıyla acıdan kıvranınca; Hasan Efendi yandaki benim çukura gelip, elimden kazmayı alarak, bu işin nasıl yaptığını gösterdi: Meğer kayanın damarını bulup kazmayı dikkatlice ve fazla güç de sarf etmeden, tam oraya vurmak, küsküyü de kayanın o damarı üzerine oturtarak balyozlamak gerekiyormuş. ( Bu bölüm yazıldıktan sonra elime geçen; Resim 44,45'ten sonraki iki resim, işte bu çalışmalar sırasında çekilmiştir.)

Özellikle hafta sonları Alaca’daki evinden ağaçlandırma alanımıza kadar gelerek, karşılıksız çalışmalarımıza katılan Hasan Efendi; bir hafta sonu yine çalışmaya gelirken; Tohumları(palamutları)nı Ankara'daki bir parktan getirerek, Alaca’daki evinin önünde yetiştirdiği 1,5-2 metre boyunda değişik türde iki meşeyi de yanında getirmiş ve Karaçamların arasına birlikte dikmiştik. İşte o iki Meşenin 24 Temmuz 2019’ daki görüntüsü. (resim 44,45)




(26.03.2020 tarihinde metne eklenen NOT:  Annemi ziyaret için geldiğim Osmaniye'de iken, 25.03.2020 günü öğrencim Niyazi DEMİRÖZ tarafından cep telefonuma, yıllar öncesine ait birkaç resim gönderildi. Bunlardan ikisinde; bir hafta sonu yukarıda anlatılan çalışmalarımız sırasında, babası ile birlikte yine beni ziyarete gelen bu öğrencim ile babası Kavas (Yunus) DEMİRÖZ ; Hasan Efendi, alan Bekçisi olan Rahmetli oğlu Tuncay ve Makam Şoförü Mehmet EMER  ile birlikte görülüyoruz.
Resimler; yukarıda sözü edilen o fidan çukurlarından birisinin açılması  çalışmaları sırasında çekilmiş.


Yukarıdaki resimdekiler soldan sağa; ayaktaki gözlüklü olan Şoför Mehmet EMER, sırtı dönük eğilmiş olan; Rahmetli alan Bekçisi Tuncay ERDOĞAN, yüzünün yarısı görülen kasketli de babası Hasan ERDOĞAN.
Ayaktakiler; Ben, yanımdaki öğrencim Niyazi DEMİRÖZ ile babası Kavas (Yunus) DEMİRÖZ görülüyor. 



Yukarıdaki resimde de; ben misafirlerle ilgilenirken Hasan Efendi elindeki kazma ile çalışmalarına devam ediyor.
Resimde, henüz tamamlanmamış o fidan çukurlarının birinden; kazma, balyoz ve küskü yardımıyla kırılarak çıkartılan kaya parçaları görülüyor.


Bu çukurları kazarken, tesadüfen görüp yanımıza gelen, Yozgat İş adamlarından Hüseyin COŞKUN; ”-Sayın Valim, böyle elle çukur açarak baş edemezsiniz. Bu alanı ağaçlandırabilmek için mutlaka makine almalısınız.” önerisinde bulunduğunda; Kepçe almak üzere çalışmalara başladığımızı, ama makine gelinceye kadar da boş durmayıp bir şeyler yapmak istediğimizi söylemiştim.

Daha sonraları da çalışmaları görmeye gelen ve bize zaman zaman iş makineleri ile de yardım ve destekte bulunan bu kıymetli insanın katkılarını da hep hatırlayacağım. Teşekkür ederim.

TENEKELİ FİDAN DİKİMİ

Alana getirilen fidanlar dikilirken; İl Tarım Müdürlüğü Proje Şube Müdürlüğü Ziraat Teknisyenlerinden Salih SEREN; sürekli olarak dikim ekiplerinin başında durdu.

Bir mesai günü gittiğim Akdağmadeni'nden İl Merkezi'ne dönerken, çalışmaları denetlemek için alana gittiğimde; tenekeler içerisinde gelen çam fidanlarının, dikim için hazırlanan kanallara, hiçbir işlem yapılmadan, olduğu gibi tenekesiyle konulduğunu görünce, hemen müdahale edip; bu şekilde fidan dikiminin yanlışlığını anlatarak, yanlarındaki teneke makaslarını kullanarak tenekeyi kesip çıkardıktan sonra dikilmesi gerektiğini izah ettiğimde, dikim ekibi; "- Ziraatçi Salih Bey; böyle ekilebileceğini,  bir süre sonra zaten tenekenin paslanıp yok olacağını söyledi.." dediler.

Yanıma gelen Salih Bey de, "- Sayın Valim, fidanları tenekeden çıkarırken topraklarını döküp, köklerini açığa çıkarıyorlar, böylece fidanın tutması riske giriyor. Ben de bu nedenle fidanları, tenekesiyle, olduğu gibi dikebileceklerini söyledim. Malumunuz zaten teneke bir süre sonra paslanıp yok olacak, aynı zamanda da fidanın demir ihtiyacını karşılayarak faydalı olacak.." dedi.

Hiç değilse, fidan büyüdükçe kökleri dışarı taşacak şekilde tenekeyi keserle parçalayarak dikimin daha uygun olacağını tembihleyerek ayrıldım.

8-10 yıl öncesine kadar her ziyaretimde; tenekesiyle olduğu gibi dikilen bu çamların, tamamen kuruduklarını görüp üzüldüm. Çıkarıp baktığımızda; bırakın tenekenin paslanıp çürümesini, boyalarının bile üstündeki marka, resim ve yazılarıyla öylece durduğunu. Bir gram bile toprak kalmayan tenekenin içerisinde ise; fidan köklerinin dönerek top şeklini aldığını, yani fidanın sanki kendi kendisini boğduğunu gördüm.

Alanı 10.10.2020 günü ziyaretimde; tenekesi ile birlikte ektirildiği için kuruduğundan yıllar önce yerinden sökülen, yan yana üç fidanı görüntüledim.


  

SAHAYI RİPERLEDİK

O zaman görevdeki Orman İşletme Müdürümüz Mehmet Erol’u sahaya götürerek, ağaçlandırma projemi söylediğimde; ”-Sayın Valim, her şeyden evvel bu alanın riperlenmesi lazım. Biz Orman İşletmesi olarak böyle kayalık alanlarda, ağaçlandırma öncesi riperleme yapıp, bir süre beklettikten sonra fidan dikiyoruz. Köy Hizmetleri Müdürlüğü dozerleriyle, bu alan öncelikle riperlensin. Böylelikle kayalar parçalanır ve alanın su tutma kapasitesini artırmış oluruz..” tavsiyesi doğrultusunda alan tamamen riperlendi.


BİZE SU LAZIM

Bu taşlık- kayalık alanda fidanların gelişmesi daha çok suya bağlı. Bu nedenle su arayışı içindeyiz. 7-8 yüz metre ilerde Alaca Yolu’ nun alt tarafında bir kaynak olduğunu öğrenince; Köy Hizmetleri Müdürümüz Sebahattin KURU ile birlikte oraya gittim.

Çalışkanlığını ve çalışmalarını hep takdirle hatırladığım Müdürüm; paletli ile tabana doğru inerek yapacağı bir çalışma sonucu, buradaki suyun iki kat artacağını söyleyerek işe başladı. Birkaç gün sonra bitirildiğini haber verdiği çalışmayı ve sonrasında yapacaklarımızı planlamak için gittiğimde; gerçekten suyun gözle gözükür bir şekilde artmış olduğunu gördüm.

Biz bu suyun; bir kısmını doğal akışında bırakarak, bir bölümünün de ağaçlandırma sahamıza naklini planlarken, yanımıza Deremum Köyü Muhtarı Bayram ASLANER gelerek, Köyün içme suyuna ihtiyacı olduğunu ve bu suyu köyüne götürme isteğini dile getirince, öylece bırakıp başka arayışlara girdik.

Gündüz fazlaca kafa yorulan konuda insan beyni; gece uykuda iken bile çözüm aramaya devam edermiş. Ben de birkaç defa rüyamda; sahanın bir noktasında su buluyordum.

Köy Hizmetleri Müdürlüğü’müzde,  Jeoloji Mühendisi olarak görevli  Toygun SAVACI’nın; kendi geliştirdiği bir makine ile yer altındaki suları büyük bir isabetle bulduğu, hatta debisini bile hesapladığını söylediler.

Bir cumartesi günü, makinesi ile birlikte ağaçlandırma alanına götürerek, burada su arayacağımızı söyleyince bana; alanın jeolojik yapısını anlatarak, kesinlikle bu alanda su olmayacağını belirtince; birkaç defadır rüyamda su bulduğum bir noktayı gösterip, yalnızca buraya bakmasını söyledim.

Makinesini kurup, portatif jeneratörünü çalıştırarak, gösterge verilerini bir cetvele yazmaya başladı. Sonunda; “- Sayın Valim; 7,5 metre derinlikteki bir yarıkta gerçekten su var. Ama debisi çok düşük, muhtemelen kardan beslenen bu su, en geç Ağustos ayı sonunda kesilir, devamlı olmaz. Bunun için sondaja da gerek yok. Bizim paletli burayı kolayca açabilir. Su Ustamız da bunu bir noktada toplayarak, boru ile birkaç metre aşağıya uzatıp çeşme olarak akıtır.” dedi. Öyle yaptık. Tahlilini yaptırmadım ama içimi çok hoş olan bu su, alanda çalışanlar için 4-5 yıl tek içme suyu oldu.

Oluşturacağımız ormanlık alanın sulanabilmesi için Eğriöz Deresi kenarlarına sondaj vurdurmayı düşündüm. Yimpaş’ın sondaj aygıtının olduğunu öğrenince de; Yimpaş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun UYAR’dan bu konuda yardımcı olunmasını istedim.

Ertesi gün Yimpaş sondaj görevlisinin görüşmek için geldiğini söylediler. Alanda çalışmaya başlayan ekip başı ertesi gün gelerek; yapılan sondajla güzel bir su bulduklarını, ancak su çıkarılan arazinin Çalatlı Köyü’nden bir vatandaşa ait olduğunun öğrenildiğini söyledi.
 
Çalatlı Köyü Muhtarı Ahmet BAĞCI’ yı çağırtarak; Ormanlık alanı sulamak için dere kenarında sondaj yapıldığını, ancak sonradan bu arazinin köylerinden bir şahsa ait olduğunun anlaşıldığını, arazinin uygun bir bedelle ya da bedelsiz olarak Özel İdaremize kazandırılması için o kişi ile görüşmesini istediğimi söylediğimde. Rahmetli Muhtarım: ”- Emrin olur Sayın Valim, ben kendisi ile görüşürüm. Köylük yerde, dağın başında, ekilip dikilmeyen toprak parçası parayla mı satılırmış… ” diyerek gitmişti.

İçinden su çıkarılan miktarını hatırlamadığım bu araziyi bedelsiz olarak Özel İdaremize kazandıran o vatandaşıma tekrar teşekkür ediyor ve Çalatlı Köyü Muhtarımı tekrar rahmetle anıyorum. (resim 46,47, 48)





SU HAVUZLARI İNŞASI

Dikilen fidanların sulanabilmesi için, hemen  alanın en yüksek noktası olan, bekçi evinin ön tarafına, büyücek bir havuz yapımına başladık.

Bekçi evi gibi bu havuz da; herhangi bir ihale söz konusu olmadan, Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nün ustaları ile Bira Fabrikası ve Özel İdare Müdürlüğü’ nün işçileri eliyle inşa edildi. Ellerine sağlık. (resim 49)




Bu suyun havuza pompalanması için gerekli olan elektrik işleri ise; geri planda görülen söğüt ve kavak ağaçlarının olduğu, Eğriöz Deresi kenarından depoya kadar TEK. İl Müdürü Sami KOVANCI ve ekibinin emek ve gayretleriyle gerçekleştirildi.

Eğriöz Deresi kenarlarından dalgıç pompa ile havuza pompalanan suyu alana dağıtmak üzere; su hattı borularının döşenmesi ve aralıklarla sulama vana ve musluklarının takılmasında da; yine Köy Hizmetleri İl Müdürü Sabahattin KURU ve ekibi iş başında idi.

Aşağıdaki resimde bu hatlardan biri üzerindeki sulama tertibatı görülüyor. Alanda sulama işlemi; buralara takılan uzun hortumlar vasıtasıyla yapılıyor.




Vatandaşlardan satın alınan araziler ve ağaçlandırılmak üzere Hazineden devralınan arazilerle alan genişleyince; yine Eğriöz Deresi’ nin bir başka noktasında su bulunarak, bu sefer de genişleyen alanımızın en tepe noktasına daha büyük 2. bir havuz inşa edildi. (resim 50,51,52)





Tüm bu iş ve inşaatlarda emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyorum.




Su kaynağına konulan motopomp ile depo arasındaki elektrifikasyon işi de; ellerine sağlık, yine TEK İl Müdürü Sami KOVANCI ve ekibinin gayretleriyle gerçekleştirildi.

(Fakültelerin-o zaman henüz üniversite kurulmamıştı- su ihtiyacı için, 2-3 Km. ilerde bir vatandaştan satın alınan kaynağın, imece suretiyle yaptırdığımız su deposuna pompalanması için gerekli, trafo dışında tüm elektrik işleri de; yine Sami KOVANCI ve ekibi,

Yeraltı su toplama deposu inşası, kanal kazı ve İl Özel İdaresince temin edilen boruların  döşenmesi işleri; Köy Hizmetleri İl Müdürü Sabahattin KURU ve ekibi tarafından gerçekleştirilmiş, 

Kaynağın bulunduğu arsa ve trafonun satın alınması; Erciyes Üniversitesi adına, Dekan Prof. Dr. Osman UNUTULMAZ tarafından gerçekleştirilmiş, 

Projesini İller Bankasından getirttiğim su deposu ve kaynak başındaki yer altı toplama deposu için gereken 135+40 ton çimento da bedelsiz olarak YİBİTAŞ tarafından karşılanmış,

Depo boru ve demir vanalarını YİMPAŞ temin etmiş, 

İnşaat için gereken çeşitli ebattaki demirler; İl’deki demir bayilerinden temin edilmiş, 

Su deposunun yapım işçiliği de; Belediyemiz işçi ve ustaları eliyle gerçekleştirilmişti.)

Bu kıymetli desteklerini de hep anıyor ve bu vesile ile kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

(Bu su deposuna çıkan yolun iki tarafındaki Karaçamlar ile su deposu çevresindeki Ladin ve Karaçamları da; Atatürk Yolu refüjüne diktiğimiz Karaçamlar gibi; yine bir hafta sonu, koruma görevlisi Polis Memuru Kadir ÇELİK, Şoför Mehmet EMER, Konak Bahçıvanları Necip ve İsmet CANDEMİR, Alan Bekçisi Rahmetli Tuncay ERDOĞAN ile birlikte dikmiştik.)
 
(Geyiktepe yamacındaki, üzerinde YOZGAT yazılı Türkiye Haritası yapılırken; 30-35 cm kalınlığındaki taban blokajı ile üzerindeki kırmızı beyaz fayansların imalatı için gerekli olan bir bu kadar çimentoyu da; kendilerinin beyaz çimento imalatları olmadığı için bunu Çorum Çimento Fabrikasından getirtmek suretiyle, yine bedelsiz olarak YİBİTAŞ’ tarafından temin edilmişti. 

Bu tepede yıllar önce; büyük emeklerle meydana getirilen, yan yana dizilmiş olan taşların üzerleri kırmızı-beyaza boyanmak suretiyle oluşturulmuş, altında YOZGAT yazısı bulunan, herkesin gururla seyrettiği muhteşem bir bir Türkiye-Bayrak Tablosu mevcuttu. 

Ancak yıllarca boyanmadığından ve  taşların aralarından tekrar çıkan yabani otlar ve ağaçlar nedeniyle, büyük oranda uzaktan görünmez halde idi. 

Tarım İl Müdürlüğü görevlilerinin çalışmalarıyla  yok edilen çeşitli ot ve yabani ağaçların tekrar çıkmaması için; görüşlerine başvurduğum Tarım İl Müdürlüğü ve Bayındırlık Müdürlüğü görevlilerinin tavsiyesi üzerine; önce alanın tamamı 30 cm. kalınlığında blokaj betonla kaplattıktan sonra, kalıcı olması bakımından, üzerini kırmızı-beyaz karo ile kaplattırmıştım.

Bu vesileyle;
YİBİTAŞ Çimento Fabrikası ilgililerine, keza bedelsiz olarak derz dolgularını veren Yozgat OSB'de Sera Yapı Kimyasalları Firması sahiplerinden Hilmi HARMANCI Bey'e, herhangi bir ihale söz konusu olamadan; Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, Tarım İl Müdürlüğü ve Bayındırlık Müdürlüğü ve Özel İdare Müdürlüğü görevlileri eliyle gerçekleştirilen bu güzel tabloda emeği geçen herkese tekrar teşekkür ederim. )


 Aşağıdaki  resimde, alana blokaj beton dökülmek üzere kalıplar çakılırken görülüyor.





SUYUN GÖZÜNE FOSEPTİK ÇUKURU

Çay tiryakileri iyi bilir. Her su ile demlenen çay iyi olmaz. Ama yukarıda sözünü ettiğim, alanda bulunup çıkartılan o su ile demlediğimiz çay berrak ve çok nefis olurdu. Yozgat’taki görevimden ayrıldıktan sonra da yılda 3-4 defa ziyarete gittiğimde; bu suyu ve bu su ile demlenen çayı içerdik.

Galiba 2007 yılı Nisan ayındaki ziyaretimdi. Ankara’dan götürdüğüm fidanları dikiyorduk. Rahmetli Bekçimiz Tuncay çay demlemiş getirdi. Bardaktaki çayın bulanık olduğunu görünce; “-Tuncay, bu çayı bizim suyla demlememişsin.” dediğimde; “-Artık o suyu içemiyoruz... Keklik Üretim Merkezi’nin tuvalet kuyusunu bizim suyun gözüne yaptılar. Orman İşletme Müdürüne çok yalvardım, Bu suyu giden valimiz buldu. Buradaki tek içme suyumuz dedim ama dinlemedi. Fosseptik kuyusu için burasının uygun görüldüğünü, onun için de buraya yapılacağını söyledi. Ne yaptım ne dedimse vaz geçiremedim. Böylece kirlenen suyu da artık kullanamıyoruz.” dedi. (resim 53)





(31 Temmuz 2019 tarihindeki ziyaretimde, Keklik Üretim Merkezi Şefi Hasan Tezer; o fosseptik kuyusunun şimdi başka yere alındığını söyledi. Keşke en başta öyle yapılsaydı.)

(7 Nisan 2020 günü eklenen NOT: 12 Mart 2020 günü Yozgat Sağlık Müdürümüze telefon ederek; yıllardır içemediğimiz bu suyun bir tahlilinin yaptırılmak suretiyle, içme suyu olarak kullanılıp kullanılamayacağının belirlenmesini rica ettim.

18 Mart 2020 günü WahatsApp ile gönderdiği mesaj ve rapordan; suyun içilebilir olduğunu öğrenmekle mutlu oldum. Sağlık Müdürümüze çok teşekkür ediyorum.)







Bu alanın bir bölümünde “Keklik Sülün Üretim Merkezi” oluşturmak için; meyve veren ceviz ağaçlarının, Sedir ve Köknar fidanlarının nasıl yok edildikleri ile Cevizlerle birlikte, Elma Kiraz fidanlarının sulanması için oluşturulan damlama sulama sisteminin de; nasıl kullanılmaz hale getirildiğine, yeri gelince değineceğim.

YENİ ÖZEL İDARE MÜDÜRÜ-FİDAN SİPARİŞLERİ

ARDIÇ FİDANLARI VE ORMAN BAŞMÜFETTİŞİ ABDULLAH ŞAHBUDAK İLE TANIŞMA

İl Özel İdare Müdürü Ali TOPÇUOĞLU’ nun ayrılmasından sonra bu göreve atanan Remzi KOÇ’ un; tabiatı seven ve bu işe gönül vermiş biri olması; alanın ağaçlandırılmasında büyük bir şans oldu. Hafta sonları birlikte çalışırken, bu işi zevk alarak yaptığını gözlemlediğim insanlardan birisi de bu Özel İdare Müdürüm idi. Ellerine sağlık. Emek ve gayretlerini hep hatırlarım.

Sahanın ağaçlandırılmasında kullanılmak üzere, hangi cins fidanlardan yararlanacağımızı belirlemek üzere, Özel İdare aracığı ile tüm Orman İşletme fidanlıklarına yazarak, ellerinde mevcut fidanların cins ve özellikleri ile satış fiyatlarının bildirilmesini istemiştik.

Eğirdir Fidanlığı’ndan gelen cevaptan; ellerinde 250 adet, tenekeler içerisinde ve 60-70 cm. boyunda, 5-6 yaşlarında Ardıç fidanı olduğunu öğrenince çok heyecanlandım. Çünkü çimlenme güçlüğü olan Ardıç fidanı tohumundan üretilemiyordu. Biz bu güzelim Ardıçtan birkaç tanesini, büyük güçlüklerle ormandan sökerek getirip alanımıza dikmiştik.

Hemen Eğirdir Fidanlık Müdürü ile görüşerek; bu ardıçların bildiğimiz ardıç olup olmadığını, nasıl yetiştirdiklerini, ormandan sökerek mi tenekeler içerisine aldıklarını sorduğumda bana; bu fidanların çimlenme güçlüğü olan bildiğimiz ardıçlar olup, orada daha evvelce görev yapan Müdürlerden birisi tarafından, tohumdan üretildiğini söyledi. 
Fidanları oluşturmakta olduğumuz ormanlık alana dikilmek üzere satın almak istediğimizi ve bedellerini hemen yatırıp, kamyonları yola çıkaracağımı bildirdikten sonra, Bu ardıçları tohumdan üreten Müdür Bey’in ismini ve halen nerede görev yaptığını sordum. O değerli insanın; halen Orman Müfettişi olarak görev yapan Abdullah ŞAHBUDAK olduğunu öğrenince; hemen kendisine ulaşıp, Eğirdir Fidanlığı’ ndaki Ardıçları nasıl yetiştirdiğini sordum. Bir valinin konuyla bu şekilde ilgilenerek kendisine ulaşmasından duyduğu memnuniyeti belirterek bana;

Ardıç tohumlarının kendiliğinden çimlenemediğini. Bunun için ardıç kozalağı ile beslenen ardıç kuşunun aracılığının gerektiğini.

Ardıç kuşunun, ardıç kozalağını yedikten sonra dere kenarından kum ve solucan da yediği ve su içtiğini. Su içerken de öncelikli tercihinin, yağmur sonrasında kayalar üzerindeki çukur yerlerde birikmiş sular olduğunu. Ardıç kuşunun böyle bir beslenmeden sonra yediklerini sindirmek için, ağaç tepesinde ya da kayaların üzerinde güneşlenerek uyuduklarını. Kursaklarında, taşlıklarında ve bağırsaklarında ayrı ayrı asitlerle etli kısımları sindirilen Ardıç kozalağının; sert kısmının da, kuş gübresi ile dışarı atıldığını. Bu şekilde bırakılan tohumların da; kayaların üzerinde bile çimlenerek insanı hayrete düşürecek şekilde fidan ve ağaç olduğunu.


Görev yaptığı Isparta ve Özellikle Sütçüler İlçesinin; ardıç ağaçlarının yoğun olarak bulunduğu köylerinde yaşayan insanlardan, bu konuda pek çok şey dinlediği, anlatılanlardan da etkilenerek, bu konuda inceleme ve gözlemler yaptığı ve ardıç kuşlarını dürbünle izlediğini.


Daha sonraları, içinde ardıç ağaçlarının da bulunduğu bir alanı tamamen kafes tel ile kapatarak, bu alan içerisinde ardıç kuşlarının kendi doğal ortamlarına benzer bir ortam meydana getirdiğini. 

Ardıçların yoğun olarak bulunduğu orman köylerindeki avcılara, 100 den fazla ardıç kuşunu, kurulan tuzaklarla canlı olarak yakalatarak, bu kafes içerisine koyduğunu. Bu kuşlardan küçük bir kısmının kapalı alanda yaşamaya alışamayıp, kafes tellerine çarparak birkaç gün içerisinde öldüğünü. Ancak diğerlerinin bir süre sonra acıkarak, doğal ortamlarındaki gibi; önce ardıç kozalağı sonra kum, ve solucan yiyerek, kafes içerisine yerleştirilen kaya üzerindeki birikinti sudan içtikten sonra; sindirim için güneşlenip uyuyabilmeleri için konulan kayaların üzerine tüneyip, bir müddet sonra da gübrelerini bıraktıklarını. Bu işle görevlendirilen biri marifetiyle, bu gübrelerin düzenli olarak her gün toplanıp biriktirildiğini.

İşte bu suretle elde edilen ardıç tohumlarının dikilmesi suretiyle elde edilen 2000 den fazla fidandan; ısrarlı istekler üzerine, bir kısmının Süleyman DEMİREL Hatıra Ormanı’na, bir kısmının Atatürk Arboretumu’ na dikilmek üzere verildiğini. Evlatları gibi olan bu ardıç fidanlarından birkaç tanesini de; tayininin çıkması üzerine yanında götürdüğü ve halen evinin balkonunda büyüttüğünü. 250 tanesinin de halen Eğirdir Orman Fidanlığında bulunduğunu söyledi.

O Kıymetli İnsan'ın bu anlattıklarından ve o emeklerle yetiştirilen fidanları; bu şekilde sayılarıyla hatırlıyor olmasından çok etkilenmiştim.

Kendilerine; evlatları gibi gördüğü bu Ardıç fidanlarının artık Eğidir’de olmayıp, Yozgat’a getirilerek, tesis etmeye çalıştığımız ormanlık alana dikilmiş olduğunu belirttikten sonra, Mayıs ya da Haziran ayı içerisinde güzel bir havada, kendilerini Yozgat’a aldırarak, o Ardıç fidanlarıyla buluşturacağımı söylediğimde, çok memnun oldu. 

Daha sonra Ankara’dan bir araçla aldırarak, Yozgat’ta eşi Hanımefendi ile birlikte misafir ettiğim bu değerli insanın; o fidanlarla buluşması gerçekten görülmeye değerdi.

Ertesi sene bir daha davet ettim. Ankara’dan getirilişinde; dinlenmesi için bir süre Vali Konağının bahçesinde misafir ettiğim bu değerli insan, dikkatle bahçedeki çok büyümüş Köknar ağaçlarına baktıktan sonra; bunların Ülkemizde bulunan Köknarlardan çok farklı olduğunu, dallarından alıp Ankara’ya götürerek bunun cinsini araştırmak istediğini söyledi. Birkaç gün sonra telefon ederek; araştırdığını, bu Köknarların Ankara’nın başkent oluşunu müteakip yurt dışından getirtilen fidanlardan ve ülkemizde yetişenlerden ayrı bir cins Köknar olduğunu, belki de soyadını bizzat Atatürk’ ün verdiği, zamanın Valisine özel olarak verilmiş olması muhtemel bu Köknarların; Yozgat için bu açıdan da çok değerli olup, zamanı geldiğinde tohumlarından alıp çoğaltmak istediğini söyledi. Öyle de kararlaştırdık. Maalesef gerçekleştirimedik, öylece kaldı. 

Bir süre sonra o değerli insan, 2014 yılbaşında da ben emekliye ayrıldık. Arada bir telefonla görüşüyorduk. En son 2017 sonbaharında, kızı Avukat Nilgün Hanım aracılığı ile bir yemekte buluştuk. Ormanın durumunu sordu.” -Senede 2-3 defa arabamı fidan doldurup gidiyor, onları dikip dönüyorum. Ardıçlarımızdan hiç fire yok. Çok güzel büyüyorlar. İnşallah güzel bir havada birlikte gidelim.” dediğimde çok sevindi.

En son 15 Mart 2018 günü mesajla haberleştik.

Yozgat'a gitme zamanı yaklaşınca iki defa aradım. Ulaşamayınca mesaj yazdım. Dönüş olmayınca da kızı Avukat Nilgün Hanım’ı aradım. Babasını birkaç gün evvel kaybettiklerini söyleyince çok üzüldüm. Mekanı cennet olsun.

O değerli insanla; 15 Mart 2018 günü saat 15.11’de telefonuma gönderdiği bir mesajla gerçekleşen aşağıdaki görüşmemizi, hatırasına hürmeten halen telefonumda saklıyorum:

15.11
-Vali bey bu mesajı kızımın telefonundan gönderiyorum. Sağlık sorunlarım nedeniyle gönderdiğiniz mesajlara zamanında cevap veremedim beni bağışlayın. Size ve ailenize sağlık esenlikler diler saygılar sunarım. Orman Yüksek Mühendisi Abdullah Şahbudak.”

15.13
“-ESTAĞFURULLAH  KIYMETLİ DOST. GEÇMİŞ OLSUN. BENİM DE İHMALİM OLDU. DAHA SIK ARAMALIYDIM.”

15.18
-Daha Sık Aramalıydım. Şimdi Daha İyisinizdir Umarım. bu hafta sonu bir değişiklik olmazsa, Kahramanmaraş Orm. Fidanlığından temin ettiğim 20 ANDIZ fidanını dikmek üzere Yozgat’a gitmeyi planlıyorum.”

15.21
“-İnşallah en kısa zamanda görüşelim. Avukat kızınızın yanına uğradığınızda ziyaret etmek isterim. Benim için çok değerlisiniz.”

15.29
“-Vali bey, uğraşınız dinmeden devam ediyor. Sizi kutlar saygılar sunarım. Daha sık görüşmek dileğiyle. Abdullah Şahbudak.”

Maalesef bir daha görüşemedik. 

O değerli insanın; evlatları gibi gördüğü Ardıçlarıyla bir daha buluşturamadan göçüp gitmiş olmasına halen üzülürüm. İşte o ardıçlardan görüntüler. (resim 54,55,56,57)








KAHRAMANMARAŞ ORMAN FİDANLIĞINDA DA ARDIÇ YETİŞTİRİLDİĞİNİ ÖĞRENİYORUZ

Sonraki yıl yazışmalarında, Kahramanmaraş Orman Fidanlığında da Ardıç yetiştirildiğini öğrenince; hemen Orman İşletme Müdürü’nü arayıp, çimlenme güçlüğünü aşarak bu ardıç fidanlarını nasıl yetiştirdiklerini sorduğumda;
Fidanlıklarının Tekir’de olduğunu. Burada çalışan o yöreden bir işçinin, Ardıç fidanlarını tohumdan ürettiğini. Ama ısrarla kendisinden öğrenilmek istenilmesine rağmen, bu ardıç fidanlarını tohumdan nasıl yetiştirdiğini kimseyle paylaşmadığını söyledi. Şimdi miktarını hatırlamıyorum ama, plastik poşetler içerisinde 50-60 cm. boylarındaki ardıçlardan 350 kadar da buradan getirtip alanımıza ekmiştik. (resim 58,59,60)






Bu Ardıçlık alan; Mustafa Mukan YAZAR aracılığıyla, Behiçbey Orman Fidanlığı’ndan bedelsiz olarak temin ettiğim ve her ziyaretimde götürüp ektiğimiz Ardıç fidanlarıyla genişledi.
 
Mustafa Mukan YAZAR'a,  Behiçbey Orman Fidanlığı' nın; Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef ve tüm personellerine ayrı ayrı teşekkür ederim.


Yamaca çevreden topladığım taşlarla seki yaparak elimle diktiğim bu ardıç da; yıllar önce Behiçbey Orman Fidanlığı'ndan  götürdüklerimden. Ancak 11 Temmuz  2020 günü ziyaret ettiğimde sulayabildim.
Resmin üst kısmında; domuzlar tarafından, kabuğu tamamen soyulduğu için kuruyan, bir Karaçam görülüyor.

KAHRAMANMARAŞ-TEKİR FİDANLIĞI’NDAN 20 ADET ANDIZ

2017 yılı Sonbaharında; memleketim Osmaniye’deki Orman Fidanlık Şefini ziyaret ederek; Yozgat’taki bu ağaçlandırma alanımızdan söz edip, Ardıçların çok güzel yetiştiği bu alana dikilmek üzere, ellerinde Andız fidanı mevcut olup olmadığını sorduğumda; Andız fidanının yalnızca Kahramanmaraş Tekir Fidanlığı’nda yetiştirildiğini, istenilmesi halinde buradan temine yardımcı olunabileceğini belittiler.

18 Ocak 2018 günü büromuza telefon eden Aras Kargo yetkilileri; büyücek ve ağır bir kolimiz olduğunu teslim için getireceklerini; 5. katta olduğumuzu öğrenince de; çok büyük ve ağır olduğundan bunun yukarıya taşınmasının çok zor olacağını söylediklerinde ise, yerinde görmek üzere gittim.

Sağ olsunlar Fidanlık yetkilileri, Andız fidanlarının taşınma sırasında zarar görmemesi için; taban kısmı 5x10 kalaslardan oluşan, yine yan tarafları dikmelerle çevrilip birkaç kat naylonla sarılmış özel bir taşıma ambalajı yapmışlar. Mevsim itibariyle Yozgat’taki ormanlık alanımıza götürüp dikmemiz mümkün olmayan bu fidanlar; ertesi yılın Nisan ayına kadar, Behiçbey Ormanlık Fidanlığı’nda muhafaza edildi. Müdürümüz ve tüm personellerine tekrar teşekkür ederim.

Ağaç, Orman, Tabiat aşığı bir insan olarak; bu yazıdaki yakınmalarıma sebep olan ormancılar ve uygulamaları yanında, mesleğinin aşığı çok değerli Ormancılar tanıdım. Bunlardan birisi de Behiçbey Ormanlık Fidanlığı Müdürü’dür.

Yalnızca kargo ücreti olarak 351 lira ödediğim bu fidanları, Nisan ayında bir Cumartesi günü, sabah erkenden çıkarak, toprakla buluşturmak üzere Yozgat'a götürürken, hatırımda kaldığına göre saat 7,45 gibi, Kırıkkale'nin Çelikli Kasabası'nda, Jandarma önündeki kameraya yakalanınca; 70 Km. yerine 102 Km. süratle gittiğimden bahisle 488 lira trafik cezası kesilmiş.


  

Şimdi o saha içeriside; Osmaniye Orman Fidanlık Şefi Ruşen KALAYLI aracılığı ile Kahramanmaraş Orman Fidanlığı’ ndan temin ederek, 2018 Nisan ayında götürüp, Bekçimiz Ekrem ile birlikte dikimini gerçekleştirdiğimiz, Tekir Fidanlığı’ nın ürünü olan 20 adet de Andız fidanımız var. Yozgat iklimine uyabilirliği konusunda endişelerimiz vardı ama ikinci yıla girdik, çok şükür firemiz yok. 
Bu fidanların teminine yardımcı olan Osmaniye Orman Fidanlık Şefi Ruşen KALAYLI ve Tekir Orman Fidanlık Şefi ile yetiştiricilerine teşekkür ederim.




Yukarıdaki resimde; Kahramanmaraş Tekir Fidanlığı’ndan gelen Andız fidanları görülüyor.(resim 61)

Arka planda görülen ağaçlar; Karadeniz Köknarlarıdır. 
(Andızları diktiğimiz bu alanda, daha önceleri Çandır İlçemizden getirilen Girebolu fidanları vardı. Yukarıda açıklandığı gibi; su ve sulama sistemi mevcut olduğu halde, görevden ayrılmamız sonrasında, maalesef hiç sulanmadığı için hepsi  kurumuştur. )

Sahamızın bir bölümünde Andızlar için ayrı bir alan oluşturmayı, bir de; Karadeniz Köknarlarının severek büyüdüğü bu alandaki ayrı bir parselde Kayın, Gürgen ağaçlarının olmasını çok isterdim.

SAHAYA DIŞARIDAN TOPRAK NAKLİ

Alanda ilk fidanları dikerken, toprak bulmakta çok zorlanıyor, gerekli toprağı daha sonra satın aldığımız ve hazineden devraldığımız yandaki arazilerin topraklı kısımlarından el arabası ile taşıyorduk. Tüm alanın ağaçlandırılabilmesi için ise çok fazla toprağa ihtiyacımız vardı.

Çevredeki fabrika ve tesis inşaatlarının temel kazılarından çıkan toprakları, tuğla fabrikalarının yeni temin ettikleri alanlardaki yüzey toprağını (kil derinliğine ulaşıncaya kadar eşilen, yerine göre 3-5 metre derinliğindeki toprak) çektik, ama daha çoğuna ihtiyacımız vardı.

Sorgun İlçemizdeki Şeker Fabrikası’nda; çok büyük yığınlar halindeki toprakları görerek sorduğumda; bunların şeker pancarı alımında, kamyon ve traktörlerin kasasında kalan topraklar olduğunu öğrendim. 

Tarlaya atılan gübrenin bir kısmını taşıdığı gibi, ayrıca şeker pancarının yüklenip boşaltılması sırasında dökülen pancar kök uzantılarının içinde çürümesi nedeniyle iyice zenginleşmiş bu toprağı, ağaçlandırma alanına taşımaya başladık.

Şimdi miktarını (kaç kamyon çektiğimizi) hatırlamıyorum.
Yaklaşık 300 kamyon  kadar da Sorgun Belediyesi getirmişti. O günkü Sorgun Belediye Başkanımız Yılmaz KILIÇARSLAN ve ekibinin bu kıymetli desteklerini de hep anıyor, kendilerine teşekkür ediyorum.

Aşağıdaki resimlerde görüleceği üzere; değişik pek çok tarlanın toprağı ile gelen tohumlarla da alnımızın görüntüsü değişti;












ESKİŞEHİR ORMAN FİDANLIK MÜDÜRÜ EHRAMİ KARAÇAMLARI VERMİYOR.

Alanımızın ağaçlandırılması sırasında tanıdığım bir Ormancı da; Eskişehir Orman Fidanlık Müdürü oldu. 
Bu fidanlıktaki siparişlerimizi almak üzere Kamyonların başında görevlendirdiğimiz personelimiz  beni arayarak, Fidanlık Müdiresi' nin; böyle amatörce bir iş için koruma altında ve çok kıymetli olan Ehrami Karaçam fidanlarından veremeyeceğini kesin bir dille söylediğini belirtince; telefonla Müdire Hanım'la bizzat görüşüp; alanımızın yüz ölçümünü, ayrı bölümler-parseller halinde Karaçam, Sarıçam, Ladin, Sedir ve 4 çeşit Köknarımız (Karadeniz Toros, Kazdağı ve Uludağ), aralarında yangın kesici olarak, Kestane, Ihlamur, Mahlep, Meşe, Huş gibi yapraklı fidanlarımızın olduğunu.  Alandaki fidanların sulanabilmesini temin için; havuz ve sulama sistemimizin de bulunduğundan bahsederek, kendilerini ikna ve sonrasında bir miktar Ehrami Karaçam alıp iki sıra halinde dikmiştik.


İl Özel İdare Müdürlüğü Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN tarafından kaleme alınan "Cumhuriyet Dönemi Yozgat Valileri" isimli çalışmanın 139.sayfasından alınan yukarıdaki resim; bu Karaçamların ilk sırasının dikilişi sırasında çekilmiş. 
Emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyorum. Ellerine sağlık.

Resimdekiler sağdan sola doğru;
En sağdaki; Vali Konağı Bahçıvanı Necip CANDEMİR. Özel İdare Müdürlüğü Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN. Yanındaki yelekli Özel İdare Şoförlerinden Korhan ŞENOL. Önündeki, sırtı dönük beyaz şapkalı olan; Özel İdare'de Kaloriferci Ahmet DURSUN, Önünde duran, yönü kameraya dönük, kırmızı beyaz şapkalı olan; Vali Konağı Bahçıvanı İsmet CANDEMİR. Yanındaki beyaz şapkalı olan; Özel İdare Bütçe Şubesi'nden Kazım ALPARSLAN. Yüzü kameraya dönük, sarı çizmeli-mavi kasketli  olan; Kaloriferci Ergin YILDIZ. Arkasındaki kırmızı şapkalı olan; Şoför Muzaffer DOĞAN. Önündeki mavi şapkalı ve giysili, yüzü kameraya dönük olan; Alan Bekçisi Rahmetli Tuncay ERDOĞAN. Önündeki, sırtı kameraya dönük olarak çalışan ise; ikinci Kepçe Operatörü İsmail GÜNAYDIN' dır. 






Bir önceki resimde yanında durduğum Ehrami Karaçam; soldaki sıranın en başında yer almakta idi. Maalesef bu alanda domuzların tahribine uğrayan ilk fidan oldu. Sağ sıra başındakinin dip kısmında da domuz tahribatı görülüyor. Ama dış kabuk tamamen soyulmadığından, yara kapanmış.  

Sonraki sene de birkaç kamyon daha Ehrami Karaçam alıp, ayrı bir parsel halinde diktik. Aşağıdaki resimler ise; bunların dikimi ve 23 Haziran 2019 tarihindeki görünümlerine ilişkindir. (resim 64,65,66,67,68)


Bu bölümdeki fidanların dikimi; İl Emniyet Müdürümüz Mehmet Akif ACARLI’ nın, bir hafta sonu getirdiği Çevik Kuvvet Polisleri eliyle gerçekleştirildi. Her birisine ve amirlerine ayrı ayrı teşekkür ederim. Güçlü kuvvetli o genç insanların çalışmaları gerçekten göz doldurucu idi. Ellerine sağlık.

Toprağı az olan bu alanda, kanallar açıp içerisine toprak doldurma işlemini gerçekleştirmeye zaman olmadığından, kepçenin kuyruk miline bağlı büyük burgularla fidan yerleri, Necdet (Ramazan) Usta tarafından acele ile hazırlanmıştı. 

Bu kayalık alanda toprağın çok az olup fidan ekimlerinin; yol kenarında yığılı topraklarla yapılması gerektiğini, çalışmalara başlarken belirtmiştim. El arabaları ile taşımak güç gelmiş olacak ki, bazı fidanların dikilmesinde buna pek uyulmamış. 

Ben tamamen kayalık bir yamaçta, çukur açıp, karşı kenarlarını taşlarla örerek, içine toprak doldurduktan sonra fidan dikmekle meşgul olduğumdan, çalışmaları gerektiği gibi takip ve kontrol edemedim. 23 Haziran 2019 günkü ziyaretimde; belli bir büyüklüğe erişen bu fidanlardan bazılarının, yeterli su alamadığı için maalesef kuruduğunu görüp üzüldüm. Bunlardan birisi de benim ellerimle diktiğim o fidandı.


Resmin sağında elinde taş ile görülen; Koruma görevlisi Polis Memuru Halil GÜZEL. (yanındakini ve aşağıdaki resimlerde, fidan dikimine yardım edeni hatırlayamadım.)







Resimde tam arkamda duran; Koruma görevlisi Polis Memuru Nebi ARI, (fidan dikimine yardım edeni hatırlamıyorum)

Arşivimde bulunan, A4 kağıt üzerinde siyah beyaz fotokopi olan, habersiz çekilmiş bu resimlerin; kim tarafından çekildiği, bana nasıl iletildiği ve aslının nerede olduğunu da maalesef bilmiyorum. Resimde arka planda görünenler; Ehrami Karaçam diken Çevik Kuvvet Polislerimiz.

Dikerken bu şekilde resimlenmiş fidanı, 23 Haziran 2019 günkü ziyaretimde işte bu şekilde buldum ve çok üzüldüm. Öyle görülüyor ki yeterli büyüklükte çukur kazamamışım. Ancak kökleri eştiğim çukuru dolduruncaya kadar büyümesine devam edebilmiş.




Sonraki ziyaretimde bunun yerine; bulabilirsem aynı çukuru genişletmek suretiyle bir Ehrami Karaçam, bulamaz isem de; çok sevdiğim bir Ardıç fidanı götürüp dikmeyi düşünüyorum.

SATIN ALINAN KEPÇELER VE KEPÇE OPERATÖRÜ RAMAZAN USTA

Yoğun bir kar yağışı sonrası, Eymir Belediye Başkanının görevlendirmesiyle, Eymir-Altıntaş Köy yolunda yaptığı kar mücadelesi çalışmasından tanımıştım Necdet (Ramazan) Usta’yı. 
Bir Kepçe ile Dozerin yapabileceği işi yapan bu insanı çok takdir etmiştim.

Eymir Kasaba’mızın Belediyesi’nde geçici işçi pozisyonunda çalıştığını öğrendiğim Necdet (Ramazan) Usta; Kepçeyi o kadar ustalıkla kullanıyordu ki; sanki bununla bir adamı tıraş edebileceğini düşündürürdü bana.

Kepçe satın alınmasına karar verdiğimizde; işinin erbabı olan Necdet (Ramazan) ALTUNOK’ u da; İş Makinesi Operatörü olarak, Özel İdare Müdürlüğümüze kazandırmayı düşündüm.

Kepçeleri satın almadan önce, babadan oğula yıllardır Sorgun’ da hafriyat işi yapan İl Genel Meclis Üyesi Murat ALTINOK’ a; ellerindeki 3-4 marka iş makinesi kepçeden, hangisinin en verimli çalıştığı ve servis hizmetleri yönünden hangisinden daha çok memnun olduklarını sormuş, tavsiyesini almıştım. Bana, satın alınacak bu kepçeyi kullanmak üzere, Eymir Belediyesinde Kepçe Operatörü olarak çalışan Necdet Usta’nın işe alınmasının da çok isabetli bir seçim olacağını söylemişti.

İkimiz de yanılmamışız; Yozgat İl Özel İdaresinde işe başlattığımız, çok çalışkan dürüst ve işinin erbabı bu görevlinin çalışmalarını hep büyük bir zevkle izlerdim.

Hafta sonları herhangi bir ilçe ya da köyde programımız yoksa; Şoförler Mehmet EMER ile Mustafa KOÇAK, Koruma Görevlisi Polis Memurları;(sırasıyla) Kadir ÇELİK, Nebi ARI ve Halil GÜZEL, Konak Bahçıvanları Necip ve İsmet CANDEMİR ile birlikte ben de; 15-20 kişilik çalışan grubuna katılıyordum.

Hissettirmeden izlediğim bu insanlardan bir kısmı; izlendiklerinin farkında olmadan, maalesef kaytarıcılık yapar, o tarafa doğru yöneldiğimde ise kazma-küreğe sarılıp çalışmaya başlarlardı.

Necdet (Ramazan) Usta ise; kepçe ile yeterince fidan dikilecek kanal ya da çukurlar açıp, içlerine toprak taşıyıp doldurduktan sonra, işini bitirmiş olmanın rahatlığıyla bir kenara çekilip dinlenmek yerine; aracından atlayıp eline bir kürek alarak, bu sefer de fidan dikme işine yardım etmeye başlardı.

İl Emniyet Müdürümüz Mehmet Akif ACARLI, 
Hastane Baştabibi Sabahattin OCAK,
İl Özel İdare Müdürü Remzi KOÇ, 
Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN ve Özel İdare Şoförleri ve İşçilerinin, 
Kepçe Operatörümüz Necdet (Ramazan) ALTUNOK, 
Koruma Görevlisi Polis Memurları; Kadir ÇELİK, Nebi ARI, Halil GÜZEL’ in, 
Şoförlerim; Mehmet EMER ve Mustafa KOÇAK’ ın, 
Sürekli dikim ekiplerinin başında duran İl Tarım Müdürlüğü Ziraat Teknisyenlerinden Salih SEREN, 
Konak Bahçıvanları; Necip CANDEMİR ve İsmet CANDEMİR’ in, 
Rahmetli Bekçimiz Tuncay ERDOĞAN ve Babası Hasan ERDOĞAN’ ın,
Emekli Öğretmen Halk Eğitim Müdürü Memiş YAKIN ve Sorgun Öğretmenlerimizden Mustafa AĞIRALİOĞLU'nun, 
Burada isimlerini sayma imkanım olmayan; Özel İdare Müdürlüğü, Tarım Müdürlüğü, Bira Fabrikası Müdürlüğü, Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Müdürlüğü görevlilerinin;
 
eserleri olan bu orman alanında, çok büyük emeklerinin olduğunu belirtmeliyim. Ellerine sağlık.


KARAÇAMLARDA SAKA KUŞLARI


Orman Fidanlıklarından temin ettiğimiz Karaçam, Sarıçam, Sedir, Ladin, Köknar (Karadeniz-Toros-Kazdağı-Uludağ ), Ehrami Karaçam, Meşe, Kasnak Meşesi, Kestane, Huş, Ahlat, Ihlamur, Kızılcık, Mahlep fidanlarını; Özel İdare, Tarım Müdürlüğü, Bira Fabrikası Müdürlüğü işçilerinin çalışmalarıyla alana dikmeye başladık. Plastik poşetler ya da tenekeler içerisinde; 30-40 cm den, yarım variller içerisinde 3-4 m. ye kadar değişik boy ve büyüklükteki fidanların dikilmesiyle; sulanan bu alandaki görüntü de kısa zamanda değişti.

Hafta içi bir gün, köy dönüşü oradan geçerken, çalışmaları görmek için uğradığımda Bekçimiz Tuncay; “-Efendim size çok sevineceğiniz bir şey göstermek istiyorum..” diyerek, sahanın önceki günlerde 1,5-2 m. boylarındaki karaçam fidanlarının dikili olduğu bölümüne götürdü. “-Bu çamların pek çoğunda kuş yuvası ve içinde yatan rengarenk kuşlar var. ” dedi. 

Daha kısa süre önce dikilmiş fidanlarımızdan pek çoğunda, bu yuvaları ve içindeki Saka Kuşlarını görünce çocuklar gibi sevinmiştim. Yaklaştığımda; bir kısmı hızla yuvadan uçup uzaklaşırken, bazıları yanına kadar yaklaştığım halde, yuvasının içinde ve yattığı yerden kalkmadan bana bakıyordu. Yumurtadan yeni çıkmış yavrusunu korumak içindir diye düşünmüştüm.

Çalışan işçilerimizin yanlarına gittiğimde; onlara yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu, ağaçlandırılan bu alanda; bir taraftan da yabanıl hayatın nasıl canlandığını, daha birkaç gün önce dikilen fidanlarımızda rengarenk kuşların yuva yaptıklarını …anlattım.

Hafta sonu çalışmalara katılmak üzere alana gittiğimde, öncelikle o yuvalardaki kuşları görmek istedim. Bekçi Tuncay ile birlikte alanın her yerini dolaştık, daha 2-3- gün önce gördüğümüz o yuvalardan ve kuşlardan eser yoktu. Çok şaşırdık. 
Bekçimiz de işçilerle birlikte yoğun olarak fidan dikimi ile meşgul olduğu için bir şey fark etmemiş. “-O büyük yılan almış olabilir mi acaba?” diye tahminde bulundu. ”- Yılan tek tek bütün yuvalardaki kuşları ve yumurtaları topladı diyelim. Yuvalara ne oldu? Yılan otlardan yapılmış yuvayı yiyemez ki. Mutlaka birileri bu alana gizlice girip yuvaları, yumurtaları, yavruları toplamış..” dedim. Alanda çalışanlardan da soruşturduk, ama kimse ne olduğunu bilmiyor.

Evde kızım için bir muhabbet kuşu besliyorduk. Ona yem almak için çarşı içinde kuş ve yem satan bir işyeri sahibine bu olayı anlattığımda hemen; ”- O kuşları yuvaları, yumurta ve yavrularıyla birlikte; mutlaka onların varlığını öğrenen bir meslektaşım gizlice toplamıştır. Çünkü anaç Saka Kuşunu tuzakla tutup kafese kapatırsanız yaşatamıyorsunuz. Ama yumurta üzerinde iken, yuvası ile birlikte alıp kafese koyduğunuzda; yavruları yumurtadan çıkıp büyüyünceye kadar problemsiz kafes içinde duruyor. Yavrular yeme başladığında da; kendisini serbest bıraktığınızda, kafese alışkın yavru  Sakalar, başka bir hayat tanımadığından, kafeste yaşayan Saka Kuşlarınız oluyor…” açıklamasında bulundu.

ALANA KAPLUMBAĞA TRANSFERİ VE ALANDA YABANIL HAYAT

Alan çeşitli boydaki fidanlarla bezenip sulanmaya başlayınca çeşitli ot ve çiçekler de yeşerdi. Bir hafta sonu kalabalık çalışıyoruz, 50-60 m. İlerde etrafındaki yavrularıyla birlikte gezinen bir tavşan gördük. Büyük bir keyifle izledim. Bekçimize daha evvelce aldığımız tüfeği hatırlayıp; bu hayvanlara karşı hiçbir şekilde kullanılmaması gereğini, sıkı sıkı tembih ettiğimde bana; “- Efendim o kadar çok yılan var ki, hele çok büyük bir sarı yılan var, görünce bayağı korktum.” dediğinde; ona da dokunmaması gerektiğini sıkıca tembihledim.

Bir hafta sonu çalışmaya gittiğimde; o söylediği yılanın deri değiştirmiş olduğunu, bıraktığı deriden de ne kadar büyük olduğunun görülebileceğini söyleyerek, yerini tarif etti. Yaklaşık 2 m. boyundaki kalın, sarı renkteki yılan derisi gerçekten ürpertici idi. 
Büyük ihtimalle, halen alanımızda çok miktarda olan ve halk arasında Geleni olarak adlandırılan, Yer Sincaplarına geliyor olmalılar.

Bu alanda yabanıl hayatın canlanmasına ne kadar önem verdiğimi göstermek için de; köy gezileri sırasında yolda karşılaştığımız birkaç kaplumbağayı, makam aracına alarak getirip alana bırakmıştım. Çoğalmışlar, şimdi her gittiğimde, değişik boyda birkaç tanesini görüyorum.

Artık orman görüntüsü oluşan bu alanda; Keklik, Tavşan, Kirpi, Kurt ve Tilkilerimiz, bir de maalesef 3-4 senedir ormanımıza yerleşen ve zarar veren Domuzlarımız var. O kadar ki yazın bir şey ekip dikemiyor, sulama yapamıyoruz. Islanmış yeri gördüğünde; orayı alt üst edip, dikili fidanları yerlerinden söküp atıyor, yetişmiş Çam ve Ardıçlarımızın da gövde kabuklarını soyarak kurumalarına neden oluyorlar. (resim 69,70,71,72,73,74,75,76,77)












(16 Ağustos 2019 günü Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL tarafından gönderilen aşağıdaki resimde; 31 Temmuz 2019 günü Behiçbey Orman Fidanlığı’ndan götürüp ektiğimiz Ardıçlardan 3 ve Gladiçyalardan da 1 tanesinin, yine domuzlar tarafından tahrip edildiği görülüyor.) (resim 78,79,80,81)





Aşağıdaki resimler de; alanı 11 Temmuz  2020 günü ziyaret ettiğimde; tespit ettiğim  domuz zararları: Karaçamların dış kabuklarını soyduktan sonra altındaki ağaca su ve besin taşıyan, sulu biraz da şekerli olduğu söylenilen  kısmını yemiş(bizim Osmaniye'de Çam ağaçlarının bu kısmına KAMALAK denilir.). Resimde görüldüğü gibi; kabuğu kısmen soyulan Karaçam ağacı, yarasını kapatmış yaşıyor, ama alttaki resimde görüldüğü gibi; kabuğu  çepeçevre soyulan  ise tamamen kurumuş.







Kabuklarınının altındaki beyaz, sulu bir bölümünü yemek için, domuzların özellikle Ardıç ve Karaçamları şeçmelerinin de bilemediğim bir nedeni olmalı diye düşünüyorum.

Ankara'daki evimin balkonunda yetiştirerek, 4 Temmuz 2020 günü alanı ziyaretimde; özellikle domuzdan korumak için, Bekçi evi ve Kameriye yakınlarına diktiğim Kızılcık fidanı ile Balkabağı fidesinin; dikilirken ve bir hafta sonraki (11 Temmuz günü) ziyaretimdeki görüntüsü:



  

Maalesef domuzlar bekçi evinin yakınlarına kadar gelerek, Kızılcık fidanı ile Balkabağı fidesini de yok etmişler.

Domuzların alanımıza verdikleri zarar yalnızca bunlardan ibaret değil ki.


Bizim domuzlardan, sanki özel eğitim almış bir kısmı; fidanların sulanması için oluşturduğumuz sistemdeki vanaların, aşağı-yukarı hareketle açılıp kapandığını öğrenmişler (!)

Kolları yukarı kaldırıp suyun akmasını sağladıktan sonra, ıslak alanda yuvarlanarak kendisine çamur banyosu yapmak üzere bir havuz oluşturuyorlar. Bu sırada maalesef ekili fidanlarımız zarar gördüğü gibi, işleri bittikten sonra kolu yukarı kaldırıp suyu kapatmadıklarından,(!) sabaha kadar boşa akması nedeniyle,  havuzumuzdaki suyumuz da tamamen boşalıyor.

Bu domuzlardan bir kısmı da; açma-kapama kolu ile uğraşmak yerine, kafası ile vurmak suretiyle; sulama borusunu, toprak altındaki ana borudan kopartıp sistemi tamamen tahrip ederek, böylece akan su ile kendisine çamur havuzu oluşturuyor. Yine domuzların bu banyo keyfi için, sabaha kadar akan su nedeniyle, sulama havuzumuz tamamen boşalmış oluyor. 

Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL tarafından 15 Ekim 2019 günü çekilip gönderilen aşağıdaki iki resimde; bu maharetli domuzların, çamur banyosu  için oluşturdukları iki havuz ve tahribatları görülüyor.





   

DOMUZUN FAZİLETLERİ !

Orman Muhafaza Memuru Abdulkadir KARACA ile 2018 yılında yaşadığımız bir olayı da burada nakletmek istiyorum: Ben Yozgat’dan ayrıldıktan sonra, bir müddet Keklik Üretim İstasyonu’nda görev yapıp, sonrasında Ankara’ya nakleden Abdulkadir KARACA ile; Strazburg Caddesindeki büromuza yakın bir markette tesadüfen karşılaştık. Bu görevlimizin sorusu üzerine; yılda birkaç defa o alana fidan götürüp diktiğimi, sulama yaptığımı söyledim. Kendisinin Keklik Üretim İstasyonu’nda görev yaptığı dönemden bunu bildiğini, giderken kendisini de götürmem halinde, çalışmalara seve seve katılacağını ve bundan mutlu olacağını söyleyince; bir hafta sonu yine Behiçbey Orman Fidanlığından temin ettiğim Ardıç ve Karaçam fidanlarını aracıma yükleyerek, Yozgat’a birlikte gittik.

Gerçekten fidan dikimini işini bilerek yapıyor ve severek çok güzel çalışıyor. Ellerine sağlık.

Bu ormanlık alanın Bekçiliğini yapan Ekrem BAYKAL da olduğu halde, götürdüğüm Ardıç fidanlarını dikerken, büyük ardıçların altında domuz yatağı görünce; Abdulkadir KARACA’ ya gösterip, domuzların ormanımıza verdiği zararlardan söz ettim. (resim 82,83)






Bekçimiz Ekrem de; bu konudaki sıkıntıları dile getirip, zarar gören Deremum ve Çalatlı köylülerinin de şikayetleri sonucunda tertip edilen sürek avı ile domuzlardan birkaçının geçenlerde öldürüldüğünü söyleyince; "Ormancı" Abdulkadir KARACA elindeki küreğe yaslanarak Ekrem’e; domuz avlanmasının yasak olduğu, ne kadar cezasının olduğu, şimdiye kadar kaç kişi hakkında hiç gözünün yaşına bakmadan işlem yaptığını, domuzların orman toprağını sürmek ve tohumları yaymak suretiyle ormana ne kadar faydaları olduğunu…vs. belirten uzun bir nutuk irat etmeye başladı.

Arada bir domuzların ormanımıza verdiği zararları söylemeye çalışan Ekrem’i susturup; onların tabiata
 inanılmaz faydaları olduğundan söz ediyordu.

İkisi birlikte çalışırken, ben de onlardan 4-5 kürek boyu uzaklıkta, kurumuş fidanların yerine yenilerini dikiyorum.

Yanımda dikilecek fidan kalmadığını görüp, Ekrem’den bana fidan getirmesini isteyince; ”domuzun faydaları nutku” yarıda kaldı. Fırsattan istifade ile Muhafaza Memuru KARACA’ ya; ”-Araya girmeseydim, neredeyse; domuz mübarek hayvandır, ona dokunmak kanunen suç olduğu gibi dinen de büyük günahlardandır ! diyeceksin diye korktum…” dedim.

ALANA “ VALİ HÜSEYİN ÖNAL HATIRA ORMANI “ İSMİNİN VERİLDİĞİNE DAİR TANITIM TABELASININ YERLEŞTİRİLDİĞİ HABERİ

2004 yılında bel fıtığı ameliyatından çıkmış eve gelmiştim. Çalan telefonumu oğlum uzattı. Arayan Sayın Yozgat Valisi idi. Ağaçlandırma alanına, İl Genel Meclisince verilen bir karara dayalı olarak;        “ Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı “ tabelasının, biraz önce kendileri nezaretinde yerleştirildiğini ve buna dair bir fotoğrafın da bana gönderdiklerini bildirdiler.
Başta Sayın Vali olmak üzere,  3,5 yıl birlikte çalıştığımız kadirşinas İl Genel Meclisi üyesi mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim. (resim 84)





Yozgat-Alaca- Çorum Yolu’ndan gelip geçenler tarafından kolaylıkla okunabilir yerde ve büyüklükteki bu yazıyı gören; Çorum ve Samsunda görev yapan evlatlarına giderken o yolu kullanan Osmaniyeli hemşerilerim ve tanıdıklardan aldığım övgü telefonları; benim için gerçekten mutluluk verici idi.
Bana bu mutluluğu yaşatan bu alanda emeği geçenlere, birlikte çalıştığımız herkese ve kıymetli mesai arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederim.


ALANDA YEŞİL DOKU VE DAMLAMA SULAMA SİSTEMİ YOK EDİLEREK; KEKLİK ÜRETİM MERKEZİ İNŞASI VE HURDALIK OLUŞTURULMASI.

Yozgat’da göreve başladığımda, sulanabilir pek çok tarım arazisinde kavaklıklar oluşturulduğunu görüp üzülmüştüm. (Bu doğrultuda Sorgun İlçemizde Kaplıca yanındaki geniş Özel İdare arazisi de tamamen kavaklık yapılmış olmakla, bunlardan 2-3 kamyon kadarını kestirip, Milli Eğitim Atölyesinde dikmeler haline dönüştürerek, yaz-kış sert rüzgarların estiği ağaçlandırma alanımızda; yeni dikilen fidanların köklerinin oynamasını önlemek için, her birisine birer tane kullanmıştık.)

Gelir ve geçim düzeyi hayli düşük bölgede, sulanabilir tarım arazilerinin bu şekilde kullanımının büyük bir kayıp olduğunu değerlendirerek, İl Tarım Müdürlüğü personellerinin de gayretli çalışmalarıyla; insanlarımıza daha çok kazandıracağını düşündüğüm ceviz, üzüm, bodur kiraz, vişne, elma, (golden, starkin, granny smith, bodur cinsleri) başta olmak üzere, meyvecilik projelerini başlattık.



Özel İdare bütçesinden temin ettiğimiz aşılı ceviz ve diğer fidanları, ücretsiz olarak vatandaşlara dağıtırken, Yozgat’ta meyveciliği teşvik ve örnek meyvelik oluşturmak üzere; hemşerilerimize ücretsiz olarak dağıttığımız her cins meyve fidanından bir miktarını da; örnek ve teşvik olabilmesi için bu ormanlık alanımızın, özellikle Alaca-Çorum Yolu’ndan görünür kısmına, yol kenarına dikmiştik.




Daha plastik poşetlerinin içerisinde iken pek çoğu 1-2 tane meyveli olan bu aşılı cevizler. (resim 85) ve öteki meyve fidanları; uygulanan damlama sulama sistemi, ekilen toprak (Sorgun Şeker Fabrikasından getirilen pancar artığı toprak) ve verilen doğal gübreler nedeni ile çok güzel gelişmişti.

Bu alanın sulanması için de; İl Tarım Müdürlüğü çalışanlarının gayretleri ile, malzemeleri İl Özel İdaresi bütçesinden satın alınarak, damlama sulama sistemi kurulmuştu.




(resim 86) Damlama sulama sistemi inşa halinde. 

Arka planda görülen yeşilliğin olduğu yer; su kaynaklarımızın da bulunduğu Eğriöz Deresi.

Aşağıdaki resimde damlama sulama sistemi faal halde. (resim 87)

Meyve fidanları dikilmiş ve damlama sulama sistemi faal halde görülen bu bölüm; alan üzerindeki en düzlük yer olduğundan, maalesef üzerindeki meyve fidanları yok edilerek, acımasızca İL HURDALIĞI yapılan alandır.


Resmin ortasındaki Alaca Yolu, sol tarafındaki ağaçlık ve sağ üst köşesindeki anten direklerine dikkatle bakılıp, (resim 96) ve (resim 101) görüntüleriyle karşılaştırıldığında; bu gerçek bütün çıplaklığı ile görülecektir.




Aşağıdaki internet haberlerinde sözü edilen “Keklik Üretim İstasyonu”; bu ağaçlandırma sahamızdan, “18 hektarlık alan üzerinde” ki; meyve veren asma ve  cevizlerle, Sedirler başta olmak üzere, Köknar ve Karaçamlardan bir kısmının yok edilmesi, ayrıca yukarıda değindiğim içme suyunun da artık içilemez hale getirilmesi suretiyle kurulmuş maalesef.


(Ankara’ da 2018 yılı yazında tesadüfen tanıştığım Orman Muhafaza Memuru Abdulkadir KARACA bana; “Keklik Üretim İstasyonu” yapılırken, bu alandan kaldırılan Sedir ve Mavi Ladinlerden üç kamyonunun, Çiğdemli Kasabası'na götürerek Çiğdemli Belediyesi tarafından beldede dikilmesini sağladığını söylemişti. İnşallah tutmuştur.(!)  

18 Kasım 2020  tarihinde eklenen not :

(16 Kasım 2020 günü Ankara'da, Strazburg Caddesi'ndeki büromuza ikinci defa ziyarete gelen Abdulkadir KARACA; kendisinin de bir süre Keklik Üretim Merkezi'nde görev yaptığını, bu tesislerin inşası sırasında oradan kaldırılan, 2-3 metre boylarındaki Mavi Ladin ve Sedir fidanlarından 3 kamyon dolusunun; kepçelerle çıkartılıp, kökleri çuvallara sarılarak, Çiğdemli Belediyesi'nin kamyonlarıyla memleketi Çiğdemli Kasabasına götürülüp dikilmesini sağladığını, o zamanki Belediye Başkanı ile de zaman zaman görüştüğünü, benimle de görüştürebileceğini söyleyerek yanımda aradı. Telefon ile görüştüğüm, Çiğdemli Belediyesi (eski) Başkanı İsmail BİÇER ; O tarihte belediyeye getirilen 3 kamyon dolusu fidanlardan, özellikle Mavi Ladinlerin, vatandaşlar tarafından 10-15 er adedinin kendi bahçelerine dikilmek üzere alınıp götürüldüğünü, geriye kalanların da personelleri tarafından Belediyenin yeşil alanına dikildiğini belirtti.

Başta Vali ve Orman İşletme Müdürü olmak üzere 0 ilgililere şimdi sormak lazım; “Keklik Üretim İstasyonu” tesisi için seçtiğiniz sahadaki, 2-3 metre boyundaki yetişmiş bu fidanların; o alanda fidan dikimi için tarafımızdan hazırlanmış, (ancak görevden ayrılma nedeniyle öylece kalmış) yanı başında kamyonlarla çekilmiş toprağı da hazır olan kanal ve çukurlara ya da alanın boş yerlerine dikilmesi gerekmez miydi ? 

Emek, masraf  ve zahmetlerle Manisa, Bolu, Mersin, Rize, Kahramanmaraş İllerimizin Orman Fidanlıklarından satın alınıp getirtilerek dikilip yetiştirilen o fidanların; bu gün bile kaç yüz dönüm çıplak alanı bulunan o orman dokusundaki bir yere değil de 40 Km. ötedeki Çiğdemli Belediyesine gönderilmesini nasıl yorumlayalım?

Aşağıda Gazeteci Yazar Sayın Bekir COŞKUN’ un; 11 Nisan 2004 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde yer alan, “Hatıra Ormanı” başlıklı yazısını okuyacaksınız. Yorum sizin.

“Olanla ölene çare bulunmaz.”, “Sen ölme ölür, çaresi bulunur.” derler ya! 
Şimdi bunları okuyan, yakınmalara konu iş ve işlemleri yapanlar; her şey apaçık ortada olmasına rağmen, kim bilir ne bahaneler, ne mazeretler üreteceklerdir? 
Ama o alanın ağaçlandırılmasında çalışanların yazıp anlatacakları ile resimler ve uydu görüntüleri; yapılan olumsuzlukları  bütün çıplaklığı ile ortaya koyacaktır diye düşünüyorum.


Keklik üretim merkezinden genel görünüm. (resim 88)


Aşağıdaki  uydu görüntülerinden de; Keklik Üretim İstasyonu’nun nasıl bir alanın yok edilmek suretiyle oluşturulduğunu görmek mümkün.






Keklik Üretim Merkezi’nin uydudan görünümü. (resim 89)




Keklik Üretim Merkezi ve Hurdalığın uydu görüntüsü. (resim 90)



Oluşturulan Hurdalığın yukarıdaki Uydu görüntüsünde; sulama sistemi yok edildiği için kuruyan fidanların kanalları çok belirgin. (resim 91)

Bu üretim istasyonunun inşaatı sırasında; maalesef büyük emek ve masrafla meydana getirilen, damlama sulama sistemi de yok edildiği için bir kısım fidanlar da kurumuştur. (resim 92)



Resimde; damlama sulama sisteminin yok edilmesi ve sulanamaması nedeniyle kurumuş bir sıra fidan görülüyor.

Aşağıdaki resimlerde; yok edilen damlama sulama sisteminin dağıtım boruları; halen alan üzerinde dağınık vaziyette görülmektedir. (resim 93,94)







Sonraki yıllarda ise bu alanın bir kısmı maalesef; üzerindeki ceviz ve kiraz fidanlarının yok edilmesi suretiyle İlin bütün resmi kurumlarından çıkarılan; her türlü işlevini yitirmiş eşyaların, heke ayrılmış, Hazineye teslim edilmiş eski taşıt araçları, kamyon ve iş makinelerinin yığıldığı, İl Hurdalığı haline dönüştürülmüştür.

Bu alanın hazırlanması sırasında ceviz ve öteki meyve fidanları yok edilmekle birlikte, bir kısmının, hurdaların arasında; hiçbir bakım olmadan, susuz da olsa yaşamaya devam ettikleri görülüyor.

ALACA YOLU ÜZERİNDEKİ HURDALIKTAN DEĞİŞİK GÖRÜNTÜLER





(resim 95)




(resim 96)




(resim 97,98)




(resim 99,100)


(resim 101)




(resim 102,103)



(resim 104,105)


(resim 106,107)


(resim 108)

Hiçbir bakım ve sulama olmadan, bir şekilde hayatını kurtaran, ama hurdalığın genişletilmesi halinde; öteki Cevizler, Kiraz ve Sedirler gibi yok olmaya mahkum Kiraz ve Elmalar da var. İşte hurdalığın devamı olan alanda hiçbir bakım ve sulama olmadan ayakta kalabilen ve kaderini bekleyen Kiraz ve Elmalar (resim 109,110,111,112,113,114,115,116,117)





Bu meyve ağaçlarının olduğu alanın, ilk defa olarak, Ormanın Bekçiliğinde görevlendirilen Ekrem BAYKAL tarafından, köyünden getirdiği kendi traktörü ile sürüldüğünü gördüm. Ellerine sağlık.







(10 Nisan 2020 günü ilave edilen NOT: Bu alan Mart ayı içerisinde; Alan Bekçimiz Ekrem tarafından-ellerine sağlık- tamamen sürülerek sulama havuzları açılan elma ve kiraz ağaçları, Keklik Üretim Merkezi' nden taşınan gübrelerle de gübrelendi. Aşağıda bu çalışmalar sonrası Kiraz ağaçları görülüyor.)






16.082019 günü, alanı oğlu ile birlikte gezen bir hemşehrim tarafından bana da gönderilen; o günkü tespitleriyle birlikte, samimi duygularını da içeren videoları da paylaşmak istiyorum:
























ALANDA İKİNCİ HURDALIK


Çorum-Alaca Yolu üzerinde çirkin görüntülü bu hurdalık yeterli gelmemiş olmalı ki; ormanlık alanın iç kısımlarında ayrıca bir bölüm de; 2. Bir hurdalık olarak düzenlenmiş.

İşte bunlar da Alan İçerisinde Oluşturulan İkinci Hurdalıktan Görüntüler: (resim 118,119,120,121,122,123,124)




Üstte, Kahramanmaraş Fidanlığından getirilen Ardıçlar görülüyor.








* NOT(1): Önceki yıllarda meydana gelen ve bu metnin başlangıcında da; “BU YAZI NİÇİN HAZIRLANDI” başlığı altında sıralanan olumsuzlukların üçüncü sırasında sözü edilen Hurdalıklardan, Çorum-Alaca Yolu kenarındakinin, alana 28 Eylül 2019 günkü ziyaretimde kaldırıldığını gördüm. 

4 Ekim günü Sayın Yozgat Valisi Kadir ÇAKIR ile yaptığım telefon görüşmesinde bu işlemin; önceki yıllarda olduğu gibi, tıka basa hurda dolan alanda, yenilerine yer açmak için yapılmayıp, Hurdalık için bir başka alan tahsis edilmesi nedeniyle gerçekleştirildiğini ve bu alana bir daha hurda istif edilmeyeceğini öğrenmekten çok mutlu oldum. 

Sayın Vali’mize tekrar teşekkür ederim. (05.10.2019)

*NOT(2) 04 Temmuz 2020 günü; Behiçbey Orman Fidanlığı' ndan temin edilen 100 Sarıçam ve 10 Karaçam fidanı ile  Ankara'daki evimin balkonunda yetiştirdiğim çeşitli fidanları dikmek üzere alana gittiğimde; maalesef yukarı bölümdeki hurdalığın kaldırılmamış olmakla, eski araç lastiklerinin halen yerinde durduklarını gördüm (06.07.2020):




13 Temmuz 2020 günü ilave edilen NOT:

11 Temmuz 2020 günü de; Yeğenim Muhammet Can ÖNAL ile birlikte alanı ziyarete gittiğimizde; tesadüfen oraya gelen, Yozgat'lı Kıymetli Öğretmen-Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ ve Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL da olduğu halde, bu aşırı sıcakta yeni fidan dikimi yerine, önceden diktiğimiz fidanların sulanması işlemine başladık.

Geçen yıl 2 Ağustos günü ziyaretimde; ilk defa Keklik Üretim görevlilerinin de katılımı ile diktiğimiz fidanları sularken, karşı taraftaki yamacın alt kısımlarında ve Çorum-Alaca Yolu'ndaki hurdalığın bitişiği olan bölgede; iş makinesi ile tamamen düzeltilmiş geniş bir alan gördüm. Alanın sağ tarafında; halen orada bekleyen bir iş makinesi, sol tarafında ise dökülmüş yeni  hurdaları görünce çok şaşırdım. Çünkü bu alandaki hurdalar; aşağıdaki resimlerde görüldüğü gibi 16 Eylül 2019 günü kaldırılmıştı;







Yukarıda, Sayın Vali'ye teşekkür için ilave ettiğim ( NOT 1) bölümünde  belirttiğim üzere; telefon görüşmemizde, Sayın Vali bana; Çorum-Alaca Yolu'ndaki hurdaları; bu iş için bir başka alan tahsis ederek buradan tamamen kaldırttığını ve bu alana bir daha hurda istif edilmeyeceğini(!!!) söylemiş, ben de kendilerine defalarca teşekkür etmiştim.

Aşağıdaki resimler dikkatlice incelendiğinde açıkça görüleceği üzere; bir iş makinesi ile dümdüz yapılmak suretiyle, yeni hurdalık olarak hazırlanan bu alan; bir başka yerde değil, ormanlık alanın içerisinde ve tamamen kaldırtıldığı söylenilen hurda alanının bitişiğinde, ancak yoldan bakıldığında görülemeyecek tarafındadır. 

Orman Alanının, Çorum-Alaca Yolu' ndan görülmeyen bölümüne kaydırılan bu yer; (Resim 162, 163) teki Arı barınağı ve etrafındaki cevizler yok edilerek oluşturulmuş alandır. Yani o resimde halen zeminde görülen, damlama sulama sistemine ait boruların bulunduğu, Ceviz fidanlarının dikili olduğu bir alandı. 

Resim ve uydu görüntülerinde de; iş makinesi ile düzeltilmiş bu alanın sağ ve sol taraflarında, Cevizler net olarak görülmektedir.

O kadar emek, masraf ve zahmetlerle meydana getirilenin; bir makine ile birkaç saat içerisinde kazınıp yok edilmesi ne kadar kolay değil mi? 

Ne söylenir ? 

Bir şeyler diyemiyorum....ama... 
Sayın Vali'ye teşekkürlerimi geri alıyorum.

Aşağıdaki resimlerde; yeni hurdalık için düzeltilen alanın sağ ve sol tarafındaki ağaç dokusu.. Halen alanda bekleyen iş makinesi ve dökülen ilk hurdalar görülüyor.



Yukarıdaki resimde; Yeni hurdalık için düzeltilen alanın sol tarafında; yeni dökülmüş hurdalarla, Cevizler ve Toros Sedirleri görülüyor.

Alanımızın ortasında ince bir şerit halinde görülen buğday hasadı yapılmış tarla; Çalatlı Köyü'nden  bir vatandaşa ait. Özel İdaremiz adına satın alınarak alana katılması için teşebbüse geçilmişti ama görev değişikliği nedeniyle sonuçlandıramamıştık. Resimden; bu alanın da satın alınarak alana katılması yönünde  hiçbir işlem yapılmayıp, öylece bırakıldığı görülüyor. 



Yukarıdaki resimde; Yeni hurdalık için düzeltilen alanın sağ  tarafında; damlama sulama sistemi yok edildiği için gelişememiş Cevizler görülüyor.





Uydudan alınan aşağıdaki resimde yeni açılan hurdalık alan ile ağaçlandırma sahasının ortasında kalan vatandaş tarlası görülüyor.



Aşağıdaki resimde, yeni hurdalık için açılan ve hurda dökülmesine başlanılan alanın; Keklik - Sülün Üretim Merkezi' nin hemen bitişiği olduğu görülüyor. 

Bu hurdalık alanın oluşturulması için, yeşil dokuya verilen zararları bir yana,
İnatla ve ısrarla, yeşil doku üzerinde seçilen bu alana; sürekli araçların girip çıkması ve hurdaların boşaltılmasının yaratacağı aşırı gürültü ve kirliliğin, oradaki hayvanların sağlık ve üremeleri üzerindeki olumsuz etkileri; konunun uzmanlarına soruldu, araştırıldı mı acaba?






Yeni açılan hurdalığı  26 Eylül 2021günü ziyaretimizde aşağıdaki şekilde görüntüledik.





Bu hurdalığı 5 Kasım 2022 günkü ziyaretimizde aşağıdaki şekilde gördük.



“KEKLİK ÜRETİM İSTASYONU” BİR BAŞKA YERE / NOKTAYA YAPILAMAZ MIYDI?

İl Özel İdaresi mülkiyetindeki 5-6 yüz dönüm yerle birlikte, vatandaşlardan satın aldığımız ve ağaçlandırmak üzere Hazine’den talep ederek tahsisini sağladığımız yerlerle, yaklaşık 3000-3500 dönümlük bu alanın, daha tamamını ağaçlandıramamıştık. 

Yine aynı alan içerisinde, yetişmiş ağaçlar ve sulama sistemi yok edilmeden, keklik üretimine daha elverişli, yolun gürültüsünden uzakta, daha sessiz pek çok yer vardı. Hiçbir yere ve şeye zarar vermeden, “Keklik Üretim İstasyonu” nun buralarda yapılması pekala düşünülebilirdi. 

Maalesef böyle yapılmayıp, aşağıya  İnternet haberlerinden aynen alınan  haber başlığında görüldüğü gibi;

“Keklik Üretim İstasyonu”; “Yozgat Valiliği İl Özel İdaresi tarafından Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı sahasında tahsis edilen 18 hektarlık alan üzerine..”
kurulmuştur.

Ama ne yazık ki o alan bomboş bir alan olmayıp, üzerlerinde meyve veren Ceviz fidanlarıyla, Sedir, Ladin, Karaçam, Köknar başta olmak üzere çeşitli orman fidanlarının, büyük emeklerle dikili olduğu bir alandı.

Bu alanda boş yer (!) olarak adlandırılabilecek  tek yer; tarımı çeşitlendirmek yanında, vatandaş bütçesine destek olma düşüncesiyle, köylere dağıttığımız seralardan birisini de; tohum diker, küçük fidanları saklarız diye, şimdiki “Keklik Üretim İstasyonu” alanı içerisine monte ettiğimiz (kaldırılıp atıldığı anlaşılan)   seranın yeridir.

Tam da bu binaların yapıldığı alana, Ceviz Fidanlarını dikerken yaşanan ve bana hayli ilginç gelen bir olayı da yeri gelmişken anlatayım:

Bir hafta sonu, şimdi Keklik Üretim İstasyonu binalarının olduğu yere, 2-3 er kişilik gruplar halinde ceviz fidanlarını dikiyoruz. Yan tarafta dikim yapan gruptan birisi yanındaki arkadaşına; “-… Biz büyüklerimizden böyle gördük, köyümüzde ceviz; yanlara daha çok kök salsın, dalları geniş alana yayılıp, daha çok meyve versin diye, altına yassı bir taş konulmak suretiyle dikiliyor. Bu şekilde dikilen cevizler de daha geniş bir alana yayılarak büyüyor..” dediğini duyunca hemen oraya geçmiş, fidanı dikmek üzere hazırladıkları çukurun içerisine, iki avuçtan büyüklüğünde bir taş yerleştirdiklerini görünce; müdahale ederek, ceviz fidanının o yassı taşın kaldırılarak, aksine alt kısmına yumuşak topraktan yastık yapılarak dikilmesini sağlamıştım.

Birilerinin, Keklik Üretim İstasyonu binalarının inşa edildiği bu alanın; daha evvelce herhangi bir şey ekili-dikili olmayıp, bomboş olduğunu iddia edeceğini tahmin edebiliyorum.

İnşallah, burada Ceviz dikiminde birlikte çalıştığımız ekip arkadaşlarımızdan birileri ile o diktiğimiz cevizlerin kolaylıkla sulanabilmesi için “damlama sulama sistemi” yapan ekipte görevlilerden birileri ve köyünde cevizlerin, altına yassı taş konularak dikildiğini söyleyen o çalışma arkadaşımız ve o sırada orada olanlar, bu yazıyı okuyarak; orada yapılan ve yaşananları dile getirirler diye bekliyorum. 

Oradaki Cevizler ve damlama - sulama sistemi yok edilmeseydi; şimdi Keklik Üretim İstasyonu’nun tel örgüsü dışında kalan, aynı anda dikilmiş aşağıdaki resimde görülenler gibi olacaklardı. (resim 126)




Bunlar, Keklik Üretim Merkezi inşaat sahası dışında kaldığı için yaşayan cevizler. İki Ceviz ağacı arasındaki beyazlık; Keklik Üretim İstasyonu sınırıdır.

ESKİ – YENİ TABELA

2004 yılında Sayın Vali tarafından konulduğu bana bildirilen; yoldan gelip geçenlerin de kolaylıkla görüp okuyabildiği, “Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı “ tabelasının; yanlış hatırlamıyorsam 2017 yılında yerinden sökülerek, Keklik Üretim İstasyonu idare binasının arkasına atılmış olduğunu gördüm. (resim 127,128)




Yeniden yapılan daha küçük ebatta, ama daha güzel görünümlü bir tanıtıcı tabela da; Keklik Üretim İstasyonu tabelası gibi yol kenarına ve girişe değil de, içeriye bekçi kulübesinin yakınlarına konulmuş.(resim 129)




Yol kenarına ve girişe ise; yalnızca “ÇALATLI KEKLİK ÜRETME İSTASYONU” tabelası yerleştirilmiş. (resim 130)





Tabela niçin konulur?

Aynı maksatla, öteki tabela da bunun gibi, yol kenarına ve girişe konulamaz mıydı?

“Marifet iltifata tabidir “ derler ya hemen belirtelim; 
Alana verilen emek ve çaba; kimseden takdir ya da teşekkür beklenilerek verilmedi.
Bu yeşil doku; birilerinden emir ve talimat alınarak da meydana getirilmedi.
Ulusal hiçbir gazete ve televizyonda reklam ve tanıtımı da yapılmadı.
Gazeteci Yazar Sayın Bekir COŞKUN’ un; 11 Nisan 2004 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde, “Hatıra Ormanı” başlıklı yazıda anlatıldığı gibi; hiçbir aşamasında bir tören de düzenlenmedi.
Gece geç vakitlere kadar makam aracının far ışığında, yağmur ve kar altında nasıl çalıştığımızı; yalnızca şoförlerim, korumalar ve alan bekçisi bilir.

Geçen seneki ziyaretlerimin birinde, haberdar olup alana benimle birlikte çalışmaya gelen ve o alandaki çalışmalarımıza katılan Şoförlerimizden Mustafa KOÇAK; “-Efendim, öteki Şoförünüz Mehmet EMER izinli idi. Bir hafta sonu çalışmasına sizi buraya ben getirmiştim. Geceye kadar çalıştık. Dönerken; "- Ne mutlu bize, bu gün de vatanımıza olan görevimizi ifa ettik… demiştiniz. Bunu hiç unutamıyorum.” diye söylemişti. İşin doğrusu bu. Burada da yalnızca görevimizi yerine getirme çabası içinde olduk.

Bu alanın ağaçlandırılması konusunda, hiç kimsenin bize böyle bir tavsiyesi, bizden böyle bir talebi olmadı.

Her konuda olduğu gibi, bu konuda da reklam ve tanıtıma hiç ihtiyaç duymadık,

Görev bilip, Aziz Vatanımıza karşı görevimizi yapmaya çalıştık sadece.

Yürekten inanıyorum; BU DEVLETİ KURAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN SÖYLEDİĞİ GİBİ: "...BU CUMHURİYET; FEDAKAR, ÇALIŞKAN, İYİ AHLAKLI İNSANLARIN OMUZLARINDA YÜKSELECEKTİR." 

Gençlik yıllarında okuduğum, ancak adını ve yazarını bir türlü hatırlayamadığım, ama benim bütün hayatımı şekillendiren bir eserden aklımda kalanları burada kısaca nakletmek istiyorum:

Milli Mücadele yıllarında Türk dostu bir Fransız yazarı, geldiği Ankara’da tren garına gider. İşgal altındaki İstanbul’daki depolardan gizlice kaçırılan ve yurt dışından getirilen çeşitli silah, malzeme ve mühimmatlar; trenle Ankara’ya taşınmakta, buradan da cephelere nakledilmektedir.

Yazar Ankara Garı’na gittiğinde; gelen trenleri boşaltmak üzere duvarlara sırtlarını yaslayarak sessizce bekleyen, cepheye gidememiş yaşlı insanlarla, çocuk yaştaki gençleri görür. Sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmişçesine hareketsiz, duvarlara sırtlarını yaslayarak öylece bekleyen bu insanları izlemek üzere, kendisi de bir sütuna sırtını yaslayarak, gözlemlerde bulunur ve olacakları beklemeye başlar.

Bir süre sonra bir hareketlenme sezip, kendisi de o tarafa baktığında; uzaktan gelen trenin dumanını fark eder. Gittikçe büyüyen görüntüdeki tren gelerek istasyonda durur. Büyük bir süratle vagon kapakları açılır. Bekleyenlerden bir kısmı hemen vagonlara atlar. Vagonlardan çeşitli ebat ve ağırlıktaki koli/sandık/malzeme kutuları, aşağıda kalanlara uzatılmaktadır. 

Bu insanlar; kendisine uzatılan yükü taşıyıp taşıyamayacaklarına, onun ağırlığına bakmadan; ya sırtını dönerek omzuna ya da kucağına almak suretiyle ve hızlı bir şekilde treni boşaltmaya başlarlar. İstasyonda bir anda arı kovanındaki hareketlilik yaşanmaya başlar. Ama her şey bir nizam ve intizam içerisindedir.

Büyük bir çabuklukla boşaltılan tren hareket ettikten sonra, boşaltma işini gerçekleştiren o muhteşem insanlar; yazarın ilk gördüğü hallerine dönüp, yine sırtlarını duvara yaslayarak ve sessizce, yüklerini boşaltacakları sonraki treni beklemeye başlarlar.

Yazar, dikkat ettim der;

*Bu insanlar; trenden kendilerine uzatılan yükü kaldırıp kaldıramayacaklarına bakmadan kucaklıyor veya sırtlıyorlardı. 

*Tren boşaltılırken kimse onlara yapacağı işlerle ilgili olarak emir ve talimat da vermiyordu.

*Treni boşalttıktan sonra oturup sessizce bekleyen o insanlara; kimse gelip, yaptıkları işten dolayı teşekkür de etmedi.

*O insanların yüzlerini dikkatle inceledim; onlar da yaptıkları işten dolayı, kimseden takdir ve teşekkür beklemiyorlardı.

İşte, Milli Mücadelenin ve istenildiğinde ülkeyi sıkıntılardan kurtarmanın anahtarı bu tespitlerdedir:

-Herkes üzerine düşen yükü; Çanakkale Savaşında Seyit Onbaşı’nın 214 Kğ. mermiyi sırtladığı gibi; önce kafasında ve kalbinde kaldırmış olarak tereddütsüz sırtlayıp, görevini en iyi şekilde yapmanın gayretinde olacak.

-Yapması gereken için, ayrıca kimseden emir ve talimat beklemeyecek.

-Vatanına karşı görevini yapmış olmanın huzuru ile yetinecek, kimseden takdir ve teşekkür de beklemeyecek.

Yozgat'ta görevde iken bir İl Genel Meclisi toplantısında, Yozgat'taki görevimden ayrılırken, uğurlamak için Vali Konağına gelen hemşerilere bunları anlatmıştım.

Bu gün şunu tereddütsüz söyleyebiliyorum: Öğretmen, Kaymakam, Mülkiye Müfettişi ve Valilik yaparak 41 yıl 8 ay hizmet sonunda yaş haddinden emekli oldum. Bütün memuriyet hayatım boyunca; hangi görevde isem, o görevi yukarıda anlatılan anlayışla ve en iyi şekilde yapmanın gayretinde oldum.

Memuriyet hayatım boyunca kimseden takdir ve teşekkür beklemeden hizmet gayretinde olduğum için de; memurlarıma takdir belgesi verilmesi konusunda hep cimri oldum. Yapması gerekeni, görevini yaptığı için de kimseye takdir belgesi vermedim. 

Amirlerim ve yetkililerden kimsenin haberi olmadan, bu anlayışla gerçekleştirilen bir ağaçlandırma çabam da; öğretmen olarak görev yaptığım, Çorum-Alaca-Belpınar Köyü’nde olmuştu:
1969-70 ders yılında, bu köyde “birleştirilmiş sınıf” (4.sınıfta hiç öğrenci yok, 5. sınıf yalnızca 2 öğrenciden ibaret, 1. sınıf çok kalabalık olmak üzere 2 ve 3. sınıflar var. Bir sınıfa sığmayan öğrencilerin 1 ve 5. sınıftakiler bir derslikte; 2. ve 3. sınıflar da öteki derslikte toplanmış.)  okutan tek öğretmenim.(daha sonraları  kısa süreliğine görev yapan bir vekil öğretmen gönderilmişti.) 95 öğrencim var.

Köydeki evlerin önünde, birer gölgelik ağaç bile yok. Hiç olmasa bunu sağlamak için çaba gösteriyor, bıkmadan herkese; evdeki su kaplarının dibinde kalan sulardan bile faydalanarak bunun gerçekleştirilebileceğini, her evin önünde hiç değilse, gölgesinde oturabilecekleri birer ağaç dikilmesinin ne güzel olacağını.. anlatıyorum.

 Köyün etrafındaki görünen yamaçlar çırılçıplak. 

Cami, okul ve öğretmen lojmanı dışında bütün evler toprak damlı. Muhtarın evi başta olmak üzere, gördüğüm bütün evlerin tavanında; damın toprak ağırlığını taşıyan geniş kuturlu, uzun ve düzgün, kabuğu soyulmuş ağaç gövdeleri (hezen) var.

 Bir gün Köy Odasında (Muhtarın evinin bir odası) otururken, bu ağaçları göstererek;

"-Tavandaki uzun ve düzgün şu ağaçların kavak olduğunu söyleyeceğim ama kavağa da benzetemedim, bunlar ne ağacından?” diye sorduğumda; 

“-Kayın ağacı“ olduğunu söylediler. 

“-Karadeniz’den mi ?” getirdiklerini sorduğumda ise; 

“-Yok Hocam, köyümüzün hemen görünen şu yamaçlarından kestik.” dediklerine çok şaşırdım.

 “-Nasıl olur ? o yamaçlarda diş kurcalamaya kürdan olacak bir çalı bile yok, çırılçıplak..” dediğimde de orada bulunanlar; bu yamaçların 10-15 sene öncesine kadar Kayın Ormanı olduğunu anlattılar. Gerçekten inanılması çok güçtü.

Daha sonraları, köyün uzağında kalmış meşeliklerin olduğunu öğrendim ve gidip gördüm. Kış yaklaşınca Muhtar, Orman İdaresinden “Kesim İzni” alıp geliyor. Bu saha işaretlenmek suretiyle, köydeki hanelere paylaştırılıyor. Her aile kendisine gösterilen yerdeki meşeleri kesip evine taşıyarak kışlık yakacaklarını hazırlıyordu.

Ertesi sene bahardan itibaren kesilen bu alandan çıkan meşe filizleri; keşiğe çıkan çobanlar tarafından hayvanlara yediriyor, daha sonra da yakacağı biten aileler tarafından; bu sefer kökleri kazmalarla çıkartılarak, evlerde yakacak olarak kullanılıyor ve sonuçta meşelik alanlar hızla yok ediliyordu.

Köyün dışındaki böyle bir yamaç araziyi ağaçlandırmak için gözüme kestirip, yetişkin öğrencilerime, komşu Altıntaş Köyü tarlalarındaki gölgeliklerden (tarla kenarlarında gölgesinden yararlanmak için bırakılmış büyük meşe ağaçları)  birkaç çuval meşe palamudu toplattım. Öğrencilerime kara tahtada yapacakları işi anlatıp onları; kazıcılar, gübreciler, palamut ekiciler olarak ayırdım. 

Bir hafta sonu kazıcılar; kazma ve ekiciler de; kürekleriyle geldi. Devamlı hayvan otlatılan bu yerden bol miktarda keçi –koyun gübresi de topladık. Öğrencilerimi 3 sıra halinde dizdim. 1.sıradaki kazıcılar; 50-60 cm. çapında bir yer kazıp yenisini kazmak için 3-4 metre kadar aşağıya iniyor, 2. Sıradaki gübreciler; kazılan bu yerlere gübre döküyor, 3. Sıradaki palamutçular da; 3-4 tane palamut koyup üstünü kapatıyorlardı. O yamaç araziye böylece meşe palamudu ektik.

(24 Kasım 2019 günü, Öğretmenler Günü kutlaması için ziyaretime gelen sevgili öğrencim Niyazi, Meşe palamutları diktiğimiz bu alanın; "Çoraklı Dere", "Kalenin Bel" ve "Eğrek Mevkileri" olduğunu söyledi.) 

Palamutların yeşerdiğini göremeden Öğretmenlikten ve Köyden ayrıldım. Ama Öğrencilerim ve Köylülerden bazıları ile devamlı haberleşiyoruz.

Hele de öğrencilerimden Niyazi DEMİRÖZ; çalışkanlığı ve parlak zekası ile çok sevdiğim bu öğrencim, şimdiye kadar her 24 Kasımda, ya bulunduğum yere kadar gelip elimi öpmek ya da telefonla aramak suretiyle Öğretmenler Günü’mü kutlar.

O zamanlar, Belpınar Köylülerinin genellikle eğitim öğretimle araları hiç yok. Hemen hepsi yoğun sigara tiryakisi. Sigaraya ve kahvehane gibi bir araya geldikleri evlerde oyuna para bulunuyorlar ama çocuğa bir defter bile almayıp, kese kağıtlarının tabanını kesip tek yapraklar haline getirerek, bir kenarından iğne iplikle dikip, güya defter yaparak, çocuklarını bununla okula gönderenler var.

Köyün küçükbaş hayvanlarını otlatmaya, sırayla her gün bir aile götürüyor. Bu işe "keşik" deniliyor. Keşik sırası kendilerine gelen babalar, bu işi kendileri yapacak yerde, okul kapısına dayanıp; "-Hocam, bizim göbele bugün izin veriver, keşiğe gidecek.." diyorlar.

Kız ve erkek çocuklardan, ilkokulu bitirdikten sonra ortaokula giden, hemen hiç yok. Kız çocukları evlerinde kısmetlerini beklerken, erkek çocukları için de; ilkokulu bitirir bitirmez, Ankara'da inşaatlarda çalışıp kendilerine para getirecek hesapları yapılıyor. 

Bu çocuklar da herhalde; nasıl olsa ilkokuldan sonra eğitime devam ettirilmeyerek, Ankara'da inşaatlarda çalıştırılacaklarını bildikleri için, bütün çabalarıma rağmen, okula ve ders çalışmaya pek sıcak bakmayıp, genellikle derslerine çalışmıyor ve ödevlerini yapmıyorlar. Ben de çaresizlikle onları; hem de kendilerinin hazırlayıp bana hediye olarak getirdikleri "meşe sopası" ile avuçlarına vurarak cezalandırıyordum.

Yozgat' ta görev yaparken bir hafta sonu Belpınar Köyü'nü ziyarete gittiğimde, yanıma gelen öğrencilerimden Hurşit DOĞAN( şimdilerde köyün Muhtarı) gülerek;

"-Hocam, talebeliğimde senden çok sopa yedim, halen avuçlarım yanıyor valla.." deyince; ilk okuldan sonra neler yaptığını, şimdi ne işle meşgul olduğunu sorduğumda; 

"- Ne yapalım Hocam bilirsin, bizim burada ilk okuldan sonra inşaatlara gidilir, babalar çocukları okutmaz. Ben de okuyamadım, köyde duruyorum, yazın da Ankara'ya inşaatlarda çalışmaya gidiyorum." dediğinde; 

"-İşte şimdi çok üzüldüm yavrum. Meşe sopası bir işe yaramamış. Zaten yarasaydı, avuçların halen yanıyor olmazdı.." dedim.

Öğrencilerimden çok zeki olup gerçekten gelecek vaat edenleri de vardı. Bunların babalarına; "-Bu çocuk çok zeki, geleceği çok parlak, bunu mutlaka okutmalısın.." tavsiyesinde bulunduğumda; "-Köylük yerde buna bizim gücümüz yetmez Hocam, Ankara' ya gidip inşaatlarda çalışarak eve para getirmesi lazım.." diyorlardı.

İşte öğrencim Niyazi de; bu başarılı öğrencilerden birisiydi. Okutulmayıp inşaatlarda çalıştırıldı. Ama o hep çocuklarını ve kardeşini okutmanın gayretinde oldu.

Şimdi üniversitelerden mezun olup; Mülki İdare Amiri, Profesör, Doktor, Mühendis olarak görev yapan Belpınarlılar olduğunu duyuyor, çok mutlu oluyorum.

Mülkiye Müfettişi olarak Ankara’ da görev yapıyor ve İçişleri Bakanlığı’nın Bahçelievler 13. Sokaktaki lojmanlarına kalıyoruz. 

1995 yılında bir Cuma akşamı kapı çaldı. Gelenler, Niyazi ile birlikte Belpınarlılar. Hoşbeşten sonra, Muhtar ziyaret nedenleri anlattı: Komşu Bahçeli köylülerinin  kesim yapmak istedikleri bir meşeliği, bizimkiler kestirmeyince, ormanlarına müdahale edildiğinden bahisle mahkemeye vermişler. Dava sürerken o zamanki öğrencilerimden bazıları; 

“-Oraları talebeliğimizde, Hüseyin hocamızla bizler ektik. Onu bulup şahit gösterirsek bu iş biter.“ demişler. 

Böylece Ankara’ ya kadar gelip,”-Hocam olayı hatırlıyormusunuz, bize bu konuda şahitlik yaparmısınız?” diye sormaya gelmişler.

Olumlu cevap verdikten sonra, ertesi sabah Köye gidip yerinde görmeyi kararlaştırdık. Oğlum Alper ile birlikte gidip, o gece Muhtar’ın misafiri olduk. Öğrencilerimiz ve köylülerle sohbet edip hasret giderdik. 

Ertesi gün sabahı kalabalık bir grupla o alana doğru yola çıktık. Yolda bana; aradan bu kadar yıl geçtikten sonra, şimdi orayı bulup bulamayacağımı sorduklarında; “-Siz arkadan gelin” diyerek, oğlum yanımda en önde yürümeye başladık. Tereddütsüz o alana vardığımda; orada çalışırken suyunu içtiğimiz pınarın yerini de gösterdim.

Mümkün mertebe kısaltarak anlattığım bu çalışma da; kimseden emir ve talimat alınarak, kimseden takdir ve teşekkür beklentisi ile yapılmadı. Öğrencilerim ve velileri olan köylüler dışında ne İlk Öğretim Müdürü ne Kaymakam Bey ne de bir başka yetkilinin haberi dahi olmadı.

(Bu köydeki Öğretmenlik görevinden de; Okullar tatil olmasına rağmen, ”yarın ders yılı başı semineri başlıyor, okulda tek öğretmen, izne ayrılması sakıncalı”! diyerek, beni Hukuk Fakültesindeki tek ders sınavına göndermek istemeyen, İlk Öğretim Müdürü Kamil Bozok’ un bu tutumu yüzünden istifa ettim.)

Daha küçük çaplı bir ağaçlandırma çabamda; 1981-83 yılları arasında Kaymakam (ve Belediye Başkanı) olarak görev yaptığım, Bingöl İlimizin Solhan İlçesinde oldu:

Bingöl-Muş Devlet Karayolu üzerinde, Solhan'a 10 -15 Km. kala, Yenibaşak - Dilektepe yol ayrımındaki, hatırladığım kadarıyla 35 dönüm Özel İdare arazisi üzerine de; hemşerilerimize örnek ve onları bu konuda teşvik amacı ile bir örnek fidanlık oluşturmaya çalışmıştık.

Herhangi bir ihale söz konusu olmadan, İlçe Ziraat Mühendisliği Mühendis, Teknisyen, Ev Ekonomistleri ve Hizmetlisi ile Kaymakamlık Şoförü Ramazan Göztaşı, Bekçi Mehmet FİLİZ olduğu halde, büyük emeklerle meydana getirilen, Masalla Deresi'nin yanındaki bu alanda bulunan ağaçların pek çoğu da; emekli Kaymakamlık Şoförü Ramazan Göztaşı'nın verdiği bilgiye göre; maalesef sulanmadığı için kurumuştur.

1983 yılı ajandamda; bu alanla ilgili aşağıdaki bilgileri buldum:






Bu notlara göre;
Alanın etrafına beton direkler dikip tel çit ile alanı korumaya almışız.
Belediye kamyonumuz ile alana gübre taşımışız.
Bu "Özel Fidanlık" için Muş' tan, Belediye kamyonumuz ile 5000 adet fidan getirmişiz.

Halen Solhan'da ikamet ettiğini öğrendiğim emekli Kaymakamlık Şoförü Ramazan Göztaşı' ndan; alanın bu günkü görünüşünü fotoğraflayıp göndermesini rica ettim. Gönderdiğinde burada paylaşacağım.

Sözünü ettiğim bu alanın, 24 Haziran 2020 günü değişik açılardan tespit edilen görüntüleri böyle:




Bu ağaçlandırma çalışmalarıyla ilgili bir anımı da kısaca nakletmek istiyorum:

Yukarıda belirttiğim ekip ile bir Cumartesi sabahı alanda çalışmalara başladık. Özel İdarece Hazineden devralınan, şimdiye kadar hiçbir zirai faaliyete konu olmamış alanda toprak çok sert. Yandaki Masalla Deresi'nden bir hatla getirilen su ile bir taraftan toprağı yumuşatırken, bir taraftan da fidan dikimi yapıyoruz. Bu alanda çalışırken hepimizin üstü başı çamur içerisinde. Bazen su içine kazma vurulduğunda; saçlarımıza kadar çamura bulanıyoruz. Ekip halinde şevkle çalışıyoruz.

Yanıma gelen bir Polis Memuru; "- Efendim, Hanımefendi telefon ettiler, Sayın Bingöl Ağır Ceza Reisi ve eşleri Hanımefendi ziyaretinize gelmişler, evde bekliyorlarmış" deyince; çalışmayı bırakıp, ancak yalnızca ellerimi yüzümü derede yıkayarak, Solhan'a döndüm. Elbiselerimi değiştirme imkanım yok.

Kaymakam evinin avlusundaki büyük Akçaağaç altına bir masa çıkarılmış, Ağır Ceza Reisi Orhan KOÇAK ve eşleri Hanımefendi oturuyorlar. Hoş geldiniz deyip ellerini sıkarak, üzerimi değiştirmek üzere izin istediğimde; Kıymetli dostum eşi Hanımefendiye; "-Tatil günü, ama haber verelim de gidelim. Kaymakam Beyi evde bulamayız. Kim bilir hangi dağda, hangi kayanın başındadır şimdi demedim mi...bak ?" dedi. 

1979 yılında Muğla'nın Ula İlçesi'nde başlayan dostluğumuz halen devam eder. Kendileriyle 19 Kasım 2017 günü, Yozgat' taki  ormanlık alanı da birlikte ziyaret edip fidanlar diktik. 

Dediğim gibi bütün memuriyet hayatım boyunca; bu Bayrağa, bu Toprağa ve bu İnsanlara aşık birisi olarak, her zaman  kimseden takdir ve teşekkür beklemeden hizmet gayretinde oldum.

                                                                                                                                                                

HATIRA ORMANI  

Gooole’da “Vali Hüseyin Hatıra Ormanı” yazınca, sayfanın altında; Gazeteci Yazar Sayın Bekir COŞKUN’ un; 11 Nisan 2004 tarihli Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde yer alan, “Hatıra Ormanı” başlıklı yazısı çıktı.

Aynı sayfada yer alması tamamen bir tesadüf olmalı diye düşünüyorum. Ama bizim Hatıra Ormanı’ nın orada anlatılanlar gibi meydana getirilmediğini de hemen söylemeliyim.

(Sayın Gazeteci Yazar Bekir COŞKUN’ un; 11 Nisan 2004 tarihli Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde yayımlanan “Hatıra Ormanı” başlıklı yazısı.)






Orman görevlileri için, oradaki birkaç yüz fidanın yok edilmesin bir anlamı olmayabilir. Ama tamamen taşlık kayalık bir alanda, büyük emeklerle meydana getirilen ve kendilerinin de içinde yer aldıkları, bu ormanlık alanın bakım ve geliştirilmesinde, kendilerinden de küçücük bir çaba beklenilirken, bu konuda iki çuval bademin ekilmesi dışında hiçbir katkıları olmayan Orman görevlilerinin, bu yaklaşımlarını anlamak çok güç.

Gerçek ormancıların; bu alandaki her bir fidanı da; o İşletme Müdürümüzün, getirip bu alana dikmek üzere ormanından ayırmak istediğimiz, bir Ardıç fidanını korumaya çalıştığı gibi korumalıydı diye düşünüyorum.

Yeri gelmiş iken, sözünü ettiğim bu bademlerin nasıl ekildiklerinden de kısaca söz etmek istiyorum: Satın aldığımız birkaç çuval Bademin; alanımızın uygun yerlerine ekilebilmesi için, Orman İşletme Müdürümüz Mehmet EROL’ dan; bu işi bilen birkaç adam göndermesini istemiştim. 

Mesai günü olduğu için başlarında bulunamadım. Ancak gönderilen adamların yaptıkları işin sonucunu, fidanlar topraktan çıktıktan sonra görebildik:

Çuvallar içerisindeki badem çekirdekleri çabucak bitsin diye, toprağa yan yana ve avuç avuç attıklarından, fırça gibi sık çıkmıştı. o yılın sonbaharda biz bu fidanlardan bir kısmını aralarından çekip, seyreltmek suretiyle başka yerlere nakletmiştik.
 
Görevden ayrıldıktan sonra ise diğerleri öylece kalmış. Aradan geçen zaman içerisinde; görevlendirdiği adamların bu yaptıklarını; Orman İşletme Müdürümüz Mehmet EROL’ a söylemeyi, o kişilerin cezalandırılmadığına da  halen üzülürüm. 

İşte alanımıza Orman İşletmesinin olumlu(!) katkıları da bu oldu. (resim 131,132)



Bademlerin solunda görülenler; Kahramanmaraş Fidanlığından satın alıp getirdiğimiz, sağ tarafında görülenler ise Behiçbey Fidanlığı’ ndan getirip diktiğimiz  Ardıçların birer bölümüdür.





(31 Temmuz 2019 tarihindeki ziyaretimde; ilk defa yanıma gelerek, götürdüğüm 100 Ardıç ve 5 Gladiçya fidanının dikimi çalışmalara katılan, Keklik Üretim İstasyonu Şefi; Hasan TEZER ile görevlilerinden Necip BAYKAL, Şükrü BAĞCI ve Adem MEŞE’ gerçekten beni şaşırttılar.

Teşekkür ederim. İşte o çalışmalar sırasında habersiz çekilen ve Alan Bekçisi Ekrem BAYKAL tarafından bana gönderilen resimler.)(resim 133,134,135,136,137)







     Ayağında sarı çizme, başında kırmızı kasket olan; Alanın Bekçisi Ekrem BAYKAL'dır.


    İNTERNETTEKİ KEKLİK ÜRETME İSTASYONU HABERLERİ

     (Hiçbir şey eklenmeden aynen indirildi)

Yozgat'ta, Keklik Üretme İstasyonu kuruldu DHA | 29 Aralık 2006 Cuma - 16:16 | Son Güncelleme : 29 12 2006 - 16:16

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Yozgat'ta kurulan 'Keklik Üretim İstasyonu' faaliyete geçti.

Yılda 45 bin kınalı keklik üretimi yapılacak olan istasyonda, talep olması halinde sülün ve bıldırcın da üretilecek

Yozgat Çevre ve Orman Müdürü Ali Şimşek, üretme istasyonunun faaliyete geçtiğini ve kekliklerin yumurtlamaya başladığını söyledi. Türkiye'de keklik üretimi yapan tesisin sadece Kahramanmaraş ve Yozgat'ta bulunduğunu kaydeden Şimşek, "Damızlık olarak Kahramanmaraş'tan getirilen 500 keklikle faaliyetlerine başlayan tesislerimizde üretim tamamen otomatik makinelerle yapılacak. Üretilecek kınalı keklik, sülün ve bıldırcın, büyük çoğunluğu Yozgat il sınırlarında olmak üzere Türkiye'nin değişik bölgelerine gönderilerek, doğaya bırakılacaktır" dedi. 
Yozgat Valiliği İl Özel İdaresi tarafından Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı sahasında tahsis edilen 18 hektarlık alan üzerine kurulan Keklik Üretme İstasyonunda ilk civcivlerin Şubat ayında çıkacağını vurgulayan Şimşek, "Yılda 56 bin yumurta, 45 bin kınalı keklik üretimi gerçekleştirilecek olan tesisimizde aynı zamanda sülün ve bıldırcın üretimi de yapılmaktadır" dedi. Türkiye genelinde geniş bir yaşam alanına sahip kekliklerin tarım ürünlerine ve ağaçlarda görülen zararlılarla mücadelede de etkin bir rol üstlendiğine dikkat çeken Şimşek, şu bilgileri verdi: 
"Kınalı keklik, tohumlar, körpe filizler ve tomurcuklarla beslendiği gibi, böcekler, kurtlar, larvalar ve böcek yumurtalarıyla da beslenir. Tarımsal alanlara zarar veren kımıl böceği ile mücadelede zararlı böcek larvalarının yok edilmesinde son yıllarda keklik kullanılmaktadır. Onun için Yozgat Keklik Üretme İstasyonu'nun Yozgat tarımı için büyük faydaları olacağına inanıyoruz."

Yozgat: Yozgat Keklik Üretim İstasyonu Faaliyete Geçti

13 yıl önce

Yozgat İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü Tarafından Kurulan Yozgat Kınalı Keklik Üretim İstasyonu Faaliyete Geçti.

Yozgat İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından kurulan Yozgat Kınalı Keklik Üretim İstasyonu faaliyete geçti.

Yozgat Çalatlı Köyü yakınlarında Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı içerisinde kurulan keklik üretim istasyonu hakkında bilgi veren Yozgat İl Çevre Orman Müdürü Ali Şimşek, son yıllarda İç Anadolu Bölgesi'nde kınalı keklik neslinde önemli ölçüde azalmalar meydana geldiğini belirtti. Yozgat ve çevresinde kınalık keklik popülasyonunun artması için bu tesisin kurulduğunu belirten Şimşek, " Kahramanmaraş'tan 500 adet damızlık kınalı keklik getirilerek üretim çalışmalarına başladık. Tesisimizde 125 erkek, 375 dişi olmak üzere 500 anaç keklik bulunmaktadır. Bu kekliklerden yılda 18 bin yumurta ve 14 bin canlı civciv üretilmesi hedeflenmektedir. Tesisimizde üretilen keklikler belirli bir olgunluğa eriştikten sonra ilimizdeki belli bölgelerde doğaya bırakılacaktır" şeklinde konuştu.

Tesis kapasitesinin bin 500 anaç keklik alacak şekilde planlandığını ifade eden Şimşek, "Tesisimiz tam kapasite çalıştığı zaman yılda 56 bin yumurta 45 bin de canlı civciv üretilecektir. Kınalı keklik, doğada böcek, kurtlar, larvalar ve karınca yumurtalarıyla beslenmektedir. O nedenle kınalı keklik doğal dengenin korunması açısından çok önemlidir. Yeterli sayıda doğaya bırakılan keklikler hububata büyük zarar veren kımıl böceği ile mücadelede, diğer orman ve meyve zararlıları olan kurtlar ve larvaların zararlarını da önleyecektir. Ayrıca kınalı kekli av hayvanı ve güzel ötmesi nedeniyle sevilen ve kafeslerde beslenen bir hayvandır" dedi.

Yozgat: Yozgat'ta Kınalı Keklik Üretilecek


Yozgat Valisi Amir Çiçek, İl Çevre Orman Müdürlüğü Tarafından Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanına Kurulan Kınalık Keklik Üretme İstasyonunda İncelemelerde Bulundu.

9 Aralık 2006 Cumartesi 14:52


Yozgat Valisi Amir Çiçek, İl Çevre Orman Müdürlüğü tarafından Vali Hüseyin Önal hatıra ormanına kurulan kınalık keklik üretme istasyonunda incelemelerde bulundu. Tesis hakkında Vali Çiçek'e bilgi veren İl Çevre Orman Müdürü Ali Şimşek, son yıllarda İç Anadolu Bölgesi'nde kınalı keklik neslinde önemli ölçüde azalmalar meydana geldiğini belirterek, Yozgat ve çevresinde kınalık keklik popülasyonunun artması için bu tesisin kurulduğunu söyledi. Kahramanmaraş'tan 500 adet damızlık kınalı keklik getirilerek üretim çalışmalarının başladığını ifade eden Şimşek, "Tesisimizde 125 erkek, 375 dişi olmak üzere 500 anaç keklik bulunmaktadır. Bu kekliklerden yılda 18 bin yumurta ve 14 bin canlı civciv üretilmesi hedeflenmektedir. Tesisimizde üretilen keklikler belirli bir olgunluğa eriştikten sonra ilimizdeki belli bölgelerde doğaya bırakılacaktır" dedi.

ALANDA KAÇ FİDAN VAR ?

Alana çoğu zaman yalnız gider gelirim. Çünkü aracımın; ön koltuk önü ve üstü, arka koltuk üzeri ve ön koltuklarla arasındaki boşluklar hep fidan doludur.

Fidan dikim ve sulanmasında birlikte çalışmak üzere bazen de çok kıymetli dostlarım; emekli Yargıtay Üyesi Orhan KOÇAK, Ankara’da Yozgatlı Emlakçi ve Yozgat Gazetesi Yazarlarından Fevzi ÖZTÜRK, yakınım olan emekli Kadın Doğum Mütehassısı Dr. Mehmet KUNDAKÇI, Türkiye İş Kurumu Eğitim Uzmanlığından emekli hemşerim Ali ARSLAN, Türkiye İş Kurumu’ndan emekli Makine Mühendisi İsmail SAVAŞ, Büro komşumuz olan Sıhhiye Strazburg Caddesi Esnaflarından Murat DALKILIÇ ve Oğlum Alper ÖNAL; seyahatlerimde yanımda oldular. 

Ama alana fidan dikim ve sulama çalışmaları için gittiğim her defasında; emekli öğretmen, Halk Eğitim Müdürü kıymetli dostum Memiş YAKIN; Sorgun’dan gelerek, bazen yanında İl Genel Meclis Üyesi Murat ALTINOK ve emekli Öğretmen Mustafa AĞIRALİOĞLU da olduğu halde çalışmalara katıldı. Ayrıca İl Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN da hep yanımızda idi. Çok teşekkür ederim.Ellerine sağlık.






(Resim 138,139) 19 Kasım 2017 ziyaretinde; Emekli Yargıtay Üyesi Orhan KOÇAK





19 Kasım 2017 ziyaretimde çekilen yukarıdaki üç resimde (Resim 140,141,142); Emekli Yargıtay Üyesi Orhan KOÇAK’ la birlikte diktiğimiz Meşe palamutları ve At Kestanesinden çıkan fidanlar görülüyor. (Sayın KOÇAK At Kestanesi tohumlarını oturdukları sitenin bahçesindeki bir ağaçtan toplayıp getirmişti.)



Türkiye İş Kurumu Eğitim Uzmanlığından emekli hemşerim Ali ARSLAN ve Emekli Kadın Doğum Mütehassısı Dr. Mehmet Kundakçı, Ben, Yozgat Hakimlerinden Alper SAYKAL, resmin en solundaki rahmetli Bekçimiz Tuncay Erdoğan. 31 Mayıs 2013 ziyaretinde. (Resim 143)


Türkiye İş Kurumu Eğitim Uzmanlığından emekli hemşerim Ali ARSLAN ve Emekli Kadın Doğum Mütehassısı Dr. Mehmet Kundakçı, Ben, Oğlum Alper ÖNAL, Yozgat Hakimlerinden Alper SAYKAL. 31 Mayıs 2013 ziyaretinde. (Resim 144)


31.5.2013 ziyaretinde, Türkiye İş Kurumu Eğitim Uzmanlığından emekli hemşerim Ali ARSLAN ve Emekli Kadın Doğum Mütehassısı Dr. Mehmet Kundakçı, resmin en solundaki rahmetli Bekçimiz Tuncay Erdoğan. (Alanda keneden korunmak için, pantolon paçaları  çorap içine alınıyor.) (Resim 145)


7 Nisan 2018 ziyaretinde; Sıhhiye Strazburg Caddesi Esnaflarından Murat DALKILIÇ, çok  hoşlandığını söylediği Karadeniz Köknarları ile görülüyor. (Resim 146)


İl Özel İdare Müdürlüğü Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN bir çalışma sırasında. (Resim 147)



Oğlum Alper tarafından çekilen resimde (soldan sağa); Emekli öğretmen-Halk Eğitim Müdürü Memiş YAKIN, İl Genel Meclis Üyesi Murat ALTINOK, rahmetli Bekçimiz Tuncay Erdoğan, Ben, Emekli Valilik Şoförü Mehmet EMER, bir çalışma arası çay molasında. (Resim 148)



Rahmetli Bekçimiz Tuncay Erdoğan tarafından resim; Oğlum Alper tam yerini almadan çekilmiş. (Resim 149)

28 Eylül 2019 ziyaretinde, Behiçbey Orman Fidanlığından temin edilerek götürülen 100 Ardıç fidanının dikiminde; aşağıdaki resimler tarafımdan habersiz olarak çekildi.


Aşağıdaki resimde; Alanı her ziyaretimde Sorgun İlçesi’nden gelerek çalışmalara katılan, Emekli öğretmen-Halk Eğitim Müdürü Memiş YAKIN görülüyor. (Resim 150)


Aşağıdaki resimde; Ankara’dan birlikte gittiğimiz, Türkiye İş Kurumu’ndan emekli Makine Mühendisi İsmail SAVAŞ görülüyor. (Resim 151)



Aşağıdaki resimde; Bu alanın oluşumunda sürekli birlikte çalıştığımız emekli Valilik Şoförü, Mehmet EMER görülüyor. (Resim 152)

(Resim 153) de; Türkiye İş Kurumu’ndan emekli Makine Mühendisi İsmail SAVAŞ ile emekli Valilik Şoförü, Mehmet EMER birlikte görülüyor.






Çalışkanlığı ve çalışmalarını hep takdir ettiğim, Alanımızın yeni Bekçisi Ekrem BAYKAL (Resim 154)

Aşağıdaki iki resimde ben ve oğlum Alper; kameriye çevresine fidan dikerken görüntülenmişiz. Nasıl başarıldığını bilmiyorum ama, Oğlum Alper ile birlikte diktiğimiz bu fidanlar, kameriyenin onarımı/yenilenmesi sırasında yok edilmiş, şimdi yerleri bile belirsiz. (Resim 155,156)



04 Temmuz 2020 günkü ziyaretimde  alana götürdüğüm; Behiçbey Orman Fidanlığı' ndan verilen 100 Sarıçam ve 10 Karaçam fidanı ile evimin balkonunda yetiştirilen çeşitli fidanların dikimini; Alan Bekçisi Ekrem ile birlikte gerçekleştirirken, öğleden sonraki çalışmalarımıza da; Özel İdare Şoförlerinden olup daha evvelce Vali Konağında görev yaptığı için alanda çok emekleri olan Mustafa KOÇAK ile o zaman Özel İdare Müdürlüğü'nde Kepçe Operatörü olarak görev yaparken şimdi emekli İsmail GÜNAYDIN, Yozgat'ın yetiştirdiği değerli Öğretmen- Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ  ve birlikte gelen, isminin Osman KARACA olduğunu öğrendiğim Yozgatlı Hemşeri de katıldılar. Teşekkür ederim. Ellerine sağlık.

Dik bir yamacın üzerinden aşağı, her bir fidan için, en az 3 el arabası toprak taşıyarak, ancak 3 sıra fidan dikebildik. 

İşte 04 Temmuz 2020 günkü çalışmalardan görüntüler:


Behiçbey Orman Fidanlığı' ndan götürdüğüm  Sarıçamlar ve toprakla buluşan bu fidanların ilk sırasından bir görüntü.




Alan Bekçisi Ekrem; Ankara'dan götürdüğüm fidanların, dikim alanına taşınması işlemini, gidip Çalatlı Köyü'ndeki Babasının evinden getirdiği bu traktörle yaptı. Habersiz çekilen bu resimde; YOZGAT'LI Öğretmen- Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ ile birlikte görülüyoruz.

Ricam üzerine, önceki Orman İşletme Müdürümüz Turgut DURAN (halen Sakarya Orman İşletme Müdürü)  tarafından gönderilen bir paletli kepçe ile, Deremum Köyü tarafına bakan bu yoğun taşlık yamaçta,   fidan dikimi için, birbirine paralel kanallar açılmıştı. Ama toprak olmadan burada dikim yapılamazdı. Telefonla görüştüğümüz Özel İdare Genel Sekreterimiz de bu konuda yardımcı olup, yamacın tepesine birkaç kamyon toprak döktürdüler.

İşte her bir fidan için üç el arabası toprağın tepeden aşağı taşınması işini de yani işin en zor bölümünü de Bekçimiz Ekrem üstlenince; bana yalnızca fidanı dikip, sulaması kaldı. 

Aşağıdaki resmin sol üst köşesinde; Deremum Köyü'nün bir kısmı görülüyor.




Aşağıdaki resimde; YOZGAT'LI Öğretmen- Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ, bir fidan dikim yeri hazırlarken görülüyor.




Aşağıdaki resimde; Özel İdare Şoförlerinden  Mustafa KOÇAK alanda çalışırken görülüyor.




Behiçbey Orman Fidanlığı'ndan getirdiğim Sarıçam fidanlarına, dikimden sonra hemen can suyu veriliyor.

Aşağıdaki resimde, emekli Kepçe Operatörü  İsmail GÜNAYDIN; el arabası ile tepeden aşağı toprak taşıma işini yaparken görülüyor. 
 
( Öğleden önceki  çalışmalar sırasında, Alan Bekçisi Ekrem ile birlikte çalışırken; o  eve soğuk su getirmeye gittiğinde; iki fidanı dikebilmek için 6 el arabası toprağı bizzat indirmek zorunda kalınca, bu işin ne kadar zor olduğunu görmüştüm.)




Aşağıdaki resimde; Yozgat'lı Öğretmen- Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ ile  emekli Kepçe Operatörü  İsmail GÜNAYDIN çalışırken görülüyor.





Yoazgat' lı Kıymetli Öğretmen- Senaryo Yazarı Ertuğrul KAPUSUZ, bir fidan dikim yerini hazırlarken görülüyor. 

Yağmur yağdığı ve kar eridiğinde; doldurduğumuz toprağı alıp götürmesin diye; bir tarafa eğimli olan yamaçta; ancak iki tarafına taş duvar yaptığımız kanalın, bu bölümü içerisine, el arabası ile  taşıdığımız toprağı doldurduktan sonra fidan dikebiliyoruz.

Alanın tamamı; (Resim; 50,51,52)' deki ikinci su depomuzdan rahatlıkla sulanabiliyor. Bu resmin sağ üst köşesinde görülen yeşilliğin (Karaçamların) hemen sol tarafında, ikinci su deposunun üst kısmı görülüyor. 






Çalışma bitiminde kalan fidanlar; Özel İdare Şoförlerinden  Mustafa KOÇAK ve Özel İdare emekli Kepçe Operatörü  İsmail GÜNAYDIN tarafından, yamaçtan yukarı taşınıyor.

10.10.2020 gün ziyaretimde; Alan Bekçisi Ekrem ile birlikte, 18. Dönem İl Genel Meclis Üyelerinden Şair Tuncer TÜRKSOY, İl Özel İdaresi Kepçe Operatörlerinden Ramazan (Necdet) ALTINOK, emekli Valilik Makam Şoförü Mehmet EMER 0lduğu halde, Behiçbey Orman Fidanlığı'ndan götürdüğüm; 135 adet Sarıçam, 59 Ardıç ve 4 Mavi Ladin fidanı ile Ankara'da oturduğum sitenin bahçesinden topladığım Gladiçya tohumlarıyla, yakınımızdaki Mehmet Ali Bey Parkı'ndaki ağaçlarından topladığım; At Kestanesi, Damat Kandili tohumlarını da; yine hazırlanan bu yamaca ekip diktik.

İşte 10 Ekim 2020 günkü çalışmalardan görüntüler:



                       18. Dönem İl Genel Meclis Üyelerinden Şair Tuncer TÜRKSOY, dikim sonrası fidanlara can suyu veriyor.


İl Özel İdaresi Kepçe Operatörlerinden (Ramazan Usta) Necdet ALTINOK fidan dikiminde.



                               Emekli Valilik Makam Şoförü Mehmet EMER fidan dikiminde.

10 Ekim 2020 günü götürdüğüm fidanların hepsini dikememiştik. 20-29 Ekim günlerinde Alan Bekçi Ekrem BAYKAL; Eşi, Ağabeyi ve Kız kardeşi ile birlikte; kalan Sarıçam, Ardıç ve Mavi ladin fidanlarını dikip suladılar. Bu güzel hizmetleri için onları kutluyor, teşekkür ediyorum. Ellerine sağlık.

                              Aşağıdaki resimlerde bu çalışmalarından bazı görüntüler mevcut.


Bundan sonrasında götüreceğim fidanlarla; aşağıdaki resimlerde görülen çıplak yamacın ağaçlandırılmasına başlayacağız.

(23 MART 2021 GÜNÜ İLAVE EDİLEN NOT: Bu yamaçta; fidan dikimine elverişli kanallar  açılmasını rica için 5 Kasım 2020 günü  Özel İdare Genel Sekreteri'ni arayıp konuyu anlattım, olumlu hiçbir gelişme olmayınca; 10 Mart  2021 günü Sayın Valimizi arayarak bu konuda yardımlarını istedim, yine de olumlu bir sonuç alınamadı maalesef.

Keklik Üretim Merkezi'nin inşa edileceği yerlerden sökülüp kaldırılan o fidanların, istenileydi, bu alan içerisinde dikilebileceği o kadar çok alan vardı ki...
 







Bu yıl alana 7 Kasım 2020 günü gerçekleşen 4. ziyaretimde; Behiçbey Orman Fidanlığı'ndan  temin edilen; 90 adet Karaçam, 90 adet Sarıçam, 31 Ardıç Fidanlarından ancak küçük bir kısmını Alan  Bekçimiz Ekrem BAYKAL ile birlikte, boş yerlere dikebildik.

Behiçbey'den götürülen fidanların dikilemeyen büyük kısmı ile memleketim Osmaniye' nin Hasanbeyli İlçesinde, Kardeşim tarafından tüpte yetiştirilen; 3 Karayemiş ve 6 Alıç fidanlarının,  Kesme ( yaprağını dökmeyen bir meşe cinsi ) palamutları ve defne tohumlarının ekilip dikilmesi de yine Ekrem'e kaldı.

İşte 7 Kasım 2020 günü  dikimini gerçekleştirdiğimiz Karaçam ve Ardıç fidanlarından görüntüler.


Fidan ekimi için 2001-2002 yıllarında Kepçe Operatörümüz Necdet  (Ramazan) Usta tarafından açılıp, bu güne kadar  öylece duran geniş çukurları dolduracak yeterli toprak olmadığından fidanları; o geniş çukurların bir kenarında, etraflarına taş dizerek oluşturduğumuz bölümlerin içerisine, çevreden küreklerle getirdiğimiz toprakları doldurarak diktik.. 


Aşağıdaki resimlerde Alan Bekçisi Ekrem; eşi ve iki oğlu ile birlikte 
Özel İdare Emlak İstimlak Müdürü Ergun   'tarafından temin edildiği bildirilen 150 adet Toros Sediri fidanını 19 Nisan 2021 günü dikerken görülüyor. Ellerine sağlık.
 






Aşağıda,  26 Eylül 2021 günü, Gaziantep' te Yeminli Mali Müşavir Turhan SÜRÜCÜ Kardeşim ile alanı ziyaretimizden görüntüler var.












2022 yılında; Haziran Ayında bile havaların yağışlı geçmesi,  rahatsızlıklarım ve sonrasında  geçirdiğim iki ameliyat,  oğlumun ameliyatı ve devam eden rahatsızlıkları nedeniyle, çok istememe rağmen, bir türlü ormana gidemedim.  

Oraya götürüp dikmek üzere balkonumuzda yetiştirdiğim Gladiçya, Damat Kandili, Dişbudak, Erik ve Dut fidanları öylece bekliyordu. 


Çok kıymetli İl Özel İdare Genel Sekreterimizi arayarak, iş makinalarına yedek parça almak için Ankara'ya gelen araçlardan birinin, bu fidanları da alıp götürmesi konusunda yardımını istedim.
16 Eylül günü gelen araca, aşağıda resimleri görülenlerle birlikte, Behiçbey Orman Fidanlığı' ndan  temin ettiğim; 70 adet Ardıç ile 70 adet Karaçam fidanını yükleyip gönderdim. 

Aşağıdaki resimlerde;70 adet Ardıç ile 70 adet Karaçam fidanının;  Özel İdare personellerinden İsmet CANDEMİR, Gazi SARIASLAN ve Rafet ŞAHİNGÖZ tarafından  dikilmesi görülüyor.













Aşağıdaki resimlerde görüleceği üzere, balkonumuzda yetiştirdiğim fidanlar da Alan Bekçisi Ekrem ile eşi tarafından birlikte dikilip sulanıyor.













Haziran Ayında bile havaların yağışlı geçmesi,  rahatsızlıklarım ve sonrasında  geçirdiğim iki ameliyat,  oğlumun ameliyatı ve devam eden rahatsızlıkları nedeniyle, 2022 yılında çok istememe rağmen bir türlü gidemediğim ormana, 5 Kasım Cumartesi günü; bir gün öncesinden Behiçbey Orman Fidanlığı'ndan temin ettiğ Ardıç, Karaçam, Sedir fidanlarıyla; 

Batıkent' teki İdareciler Sitesi'ndeki ağaçlardan topladığım Gladiçya, Cennet Ağacı (Ailanthus altissima - Osuruk Ağacı - Kokar Ağaç ), Dişbudak ve Damat Kandili tohumları ve  Mehmet Alibey Parkı'ndaki  aynı cins ağaçlardan, oğlum Alper ile birlikte topladığım, aynı cinsten ağaç tohumlarını da  aracıma yükleyerek gittim.

 
Bir gün öncesinde ziyaretimi, Alan Bekçisi Ekrem' den öğrenen, Yozgat'ta görevli Orman Muhafaza Memuru Abdulkadir ................ ile  Yozgat  Orman İşletmesi Emekli Görevlilerinden İhsan ÇELİK; götürdüğüm fidanları Alan Bekçisi Ekrem ile birlikte tek tek diktiler, ben de sadece sulamaları yapabildim. Tohumların ekilmesi için daha sonraya bırakıldı.

         Aşağıdaki resimlerde de bu çalışmalardan bazı görüntüler var.

  

 

 


 

 

Yeni Bekçimiz Ekrem dahil, alanımıza birlikte gittiğim çalışma arkadaşlarım hep bana; bu alanda ne kadar fidan dikili olduğunu merak edip sordular.
Ben de her defasında; bilemediğimi, bunun Özel İdare kayıtlarından öğrenilmesinin de mümkün olmadığını, kayıtlarda yalnızca Orman Fidanlıklarından satın alınıp getirtilen fidan cins ve sayılarının görülebileceğini, ancak bu rakamların alandaki gerçek fidan sayısının tespitinde yeterli olamayacağını,
Zira;


-Konut bahçesindeki Atkestanesi, Kayısı, Ceviz ve Akçaağaç tohumlarından yetiştirip diktiğimiz fidanlar,

-Yozgat Ormanlarından nakledip diktiğimiz çeşitli fidanlar ile meşeliklerden toplayarak getirip ektiğimiz meşe palamutlarından elde edilen fidanların,

-Koruma görevlisi Polis Memuru Halil GÜZEL'in; izin dönüşü memleketi Eğirdir'den getirdiği, birlikte diktiğimiz Kasnak Meşesi palamutlarından elde edilen fidanların,

-Ankara Batıkent’teki evimin yakınlarında, Mehmet Ali Bey Parkı’ndaki Atkestanesi ve farklı cinsteki Meşe ağaçlarından toplayarak götürüp ektiğimiz 4 büyük poşet palamutlardan çıkan fidanların,

-Görevden ayrıldığımdan itibaren her yıl en az 2-3 defa aracımla götürüp diktiğimiz fidanların,(bu fidanları; çoğu zaman Orman Genel Müdürlüğü-şimdi TBMM. Ek Binası- yanındaki fidan satış yerinden ve özel fidanlıklardan satın alarak, daha sonraları; Akdağmadeni Fidanlık Şefi iken tayinen Orman Bakanlığına gelen Mustafa Mukan YAZAR vasıtasıyla, Behiçbey Orman Fidanlığı’ndan bedelsiz olarak alıp götürmeye başladım.)

-Ankara' da evimin balkonunda yetiştirerek götürüp diktiğimiz fidanların,
(Daha öncekileri resimlememiştim. Aşağıdaki resimde; evimin balkonunda yetiştirerek 4 Temmuz 2020 günü alana götürüp ,bir kısmını diktiğimiz; Dişbudak, Gladiçya - Yalancı Keçiboynuzu (Gladitsia triacanthos), Kızılcık, Cennet Ağacı (Ailanthus altissima, Osuruk Ağacı, Kokar Ağaç ) - Aylandız - Kokar ağaç (Ailanthus altissima), Akasya, Güvey Kandili - Fener Ağacı (Koelreuteria paniculata)  görüntüleri var.)





-Ankara'da sitemize komşu bir bahçeden götürerek yetiştirdiğimiz, aşağıdaki resimlerde görülen, meyvesi yenilebilir, iri meyveli İğde fidanlarının;








-Trabzon'daki Teyzemin bahçesinden getirdiğim meyve çekirdeklerinden yetişen değişik meyve fidanlarının,






-Osmaniye'nin Hasanbeyli İlçesi (yaylası)'ndaki, Kardeşim Mehmet Önal' ın bahçesinde  yetiştirdiği Karayemiş ve Alıç fidanları ile Kesme ( yaprağını dökmeyen bir meşe cinsi ) palamutları ile defne tohumlarından yetişen fidanların,

-Özel İdare bütçesinden piyasadan satın alınarak Orman görevlilerine ektirdiğimiz, bir kaç çuval bademden çıkan fidanların,

-Orman fidanlıklarından bize hediye olarak verilen fidanların v.s

-Yozgat'taki görevimden ayrıldıktan sonra, Orman Bakanlığında görev yapan Orman Mühendisi Mustafa Mukan YAZAR vasıtasıyla, bedelsiz olarak temin edilen birkaç kamyon karaçam-ladin fidanlarının; (Yozgat İl Özel İdaresi emekli Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN' ın verdiği bilgiye göre; sayı olarak belirtilemeyen bu fidanlar 10 kamyondur.)

bu sayının dışında kalacağını söyledim.

6 Mayıs 2020 günü, Yozgat İl Özel İdaresi emekli Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN; bu alan için satın alınan fidanların; cins, miktar, fiyat ve geliş yerlerini, tarihleriyle belirten bir liste yanında; alanın yüz ölçümü  ile krokisi ve burayla ilgili anılarını da ihtiva eden aşağıdaki bilgileri gönderdi:



Bu listelerde; Akdağmadeni Orman Fidanlığı' ndan satın aldığımız Ladinler görülmüyor. Ama alanımızdaki ağaçların cinsleri ve çeşitliliği hakkında çok önemli bilgiler veriyor.





  


ALANDA KEKLİK ÜRETİM MERKEZİ VE HURDALIK OLUŞTURMAK İÇİN; YALNIZCA CEVİZ, KARAÇAM, SEDİR VE KÖKNAR FİDANLARI İLE BUNLARIN SULANMASI İÇİN TESİS EDİLEN DAMLAMA SULAMA SİSTEMİ YOK EDİLMEDİ Kİ;

*Yozgat’a yaklaşık 15 Km kadar uzakta oluşturulan bu alanda çıkabilecek bir yangına, anında müdahale edebilmek, hem de sulamada işlerinde kullanılmak üzere, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nin yan kuruluşu olan İMECE Plastik' ten satın aldığımız; havuzdan su çekebilme ve tazyikle su sıkabilme keza gerektiğinde, sulamada kullanılabilme özelliklerine sahip, motoru üzerinde yangın söndürme-sulama aracına olanlardan da söz etmeliyim:


Yine bir ziyaretimde bu aracı; dört tekerleğinin de havaları tamamen inmiş, yere yapışık halde görünce; orada olduğumu öğrenerek yanımıza gelen, İl Özel İdare Müdürlüğü Emlak İstimlak Müdürü İsmail ARSLAN’ a; şehirden uzaktaki bu alanda faal halde bulunması gereken bu aygıtın lastiklerinin niçin bu halde bekletildiğini, Allah korusun, işlek bir karayolu kenarındaki burada meydana gelecek bir yangında, şehirden itfaiye yetişinceye kadar pek çok kayıp yaşanacağını söyledim. Sonraki birkaç gidişimde de aracı aynı halde görünce; en sonunda "-Yazık, günahtır, kaç senedir neden lastikleri tamir edilmeyip böyle bırakılıyor ?" dediğimde; 


“-Efendim Vali Bey bunu, köy yolları çalışmalarında stablize sulamasında kullanılmak üzere, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğüne söz vermiş, gelip alacaklarını haber verdiler.” deyince çok şaşırmıştım.


Alt kısmına, belli aralıklarla delinmiş bir boru monte edilen basit bir su deposu ile rahatlıkla görülebilecek bu iş için; havuzdan su çekebilme, tazyikle su sıkabilme ve gerektiğinde, üzerindeki hortumuyla sulamada kullanılabilme özelliklerine de sahip; MOTORU ÜZERİNDE YANGIN SÖNDÜRME-SULAMA ARACInın elden çıkarılarak, o alandan uzaklaştırılmasını nasıl yorumlayalım? Bunun nasıl bir bahanesi olabilir?


*Alanın hakim tepelerine inşa ettirdiğimiz su depoları ve oluşturduğumuz sulama sistemi ile burada çalışmak üzere görevlendirdiğimiz ekibe güvenerek;

-1979-80 yıllarında Kaymakamlık yaptığım Eflani İlçesi’nden getirtip diktiğimiz Kızılcık fidanları,

-Çandır İlçesinden getirttiğim 100 kadar 1,5-2 metre boyundaki Girebolu fidanları,

-İzin dönüşü Osmaniye’deki bahçemizden getirerek, Rahmetli Bekçimiz ile birlikte diktiğimiz 15 Dut fidanı;

-Bir orman fidanlığından satın alarak, orman içi yolumuzun iki tarafına diktiğimiz Huş fidanları;

maalesef yalnızca sulanmadığı için kurumuş, aşağıdaki resimde görüldüğü üzere; Huş fidanlarından yalnızca birkaç tanesi canlı kalabilmiştir. (resim157)




Bu resimde ; görevden ayrıldıktan sonraki bir ziyaretim sırasında, Rahmetli Bekçimiz Tuncay ERDOĞAN ile birlikte görülüyoruz. ( Başlangıçta bu yolun her iki tarafı da Huş fidanı dikili iken, hemen tamamı kurumuş olup sağımızda görüldüğü gibi tek tük birkaç tanesi kalmıştır.)

*Ekim dikim için bir ekip oluşturulmuştu, bu ekibinin alandan çekilmesinin nasıl bir bahanesi olabilir? İyi ki oraya bir Bekçi Kulübesi yaptırmış ve bir Bekçi görevlendirmişiz.

Yıllardan beri vefat eden o Bekçimiz, göreve başladığından beri de yeni Bekçi Ekrem BAYKAL, tek başına, o yeşil dokuyu canlı tutmaya çaba gösteriyor. Ama o alanın bakım ve sulanmasında tek başına yeterli olunamayacağı ortada.


Defalarca rica etmeme rağmen; hiç değilse yaz aylarında, Alan Bekçisinin yanına, bakım ve sulama işlerine yardımcı olmak üzere birkaç kişi görevlendirilemez miydi?

*Alanın ağaçlandırılmasına başlayınca, çalışmaları bir şekilde gören duyan bazı Köy Muhtar ve Belde Belediye Başkanlarımızdan fidan istekleri gelmeye başladı. Hepsini karşılamamız mümkün olmayan bu talepler karşısında, alanımızın fidan ihtiyacını da dikkate alarak, bir fidan üretme bölümü oluşturmak üzere hazırlıklar yapmış, baharda çalışmalara devam edilmek üzere; briket ve çakıl taşı gibi malzemelerini getirtmiştik. Görev değişikliği nedeniyle tamamlayıp faaliyete geçiremedik. Halen öylece duruyor. (resim 158,159,160,161)






*Bu arada, vatandaşlara arıcılık kursu için satın alıp getirerek alanda uygun bir yere yerleştirdiğimiz, arı kovanlarının nasıl yok edildiğinden de söz etmeliyim.

Yozgat’ta, gittiğimiz her köy ve kasabada çok miktarda arı kovanı görüyoruz. Arıcılığa uygun bir habitat olduğu ortada. Ama yanlarına gidip sorduğumuzda; arıcıların hemen tamamı, Ordu ve Samsundan gelen vatandaşlar. Bu çalışkan insanları kutluyorum. Ama bizim bu konuda da Yozgatlı ile Yozgat’ta bir şeyler yapmamız gerektiği de ortada.

Okul inşaatlarını yerinde kontrol için bir gezimiz sırasında; şimdi ismini hatırlamadığım bir köydeki her evin önünde, 15-20 arı kovanının istiflenmiş olduğunu görünce; bu köyde arıcılık faaliyetinin yaygın olduğunu düşünerek, durup vatandaşlarla sohbet ettim. Öğrendiklerim karşısında üzüldüm ve şaşırdım: Arıcılık yapıp yapmadıklarına, bu işi bilip bilmediklerine bakılmaksızın, Sosyal Kalkınma ve Dayanışma Vakfı’ndan her aileye, yanlış hatırlamıyorsam 20 şer kovan arı verilmiş. Ancak arıların hiçbirisi kışı çıkaramayıp öldüğü için kovanların tamamı boş.

İl Tarım Müdürü ile İl Özel İdare Müdürü’ nü çağırıp olayı anlatarak, Yozgat’ta arıcılığın yerleştirilmesi ve geliştirilmesi için; Yozgat iklim şartlarına uygun arılardan temin ederek, köylerimize yönelik “Arıcılık Kursu” düzenlenmesi, buradan sertifika alan, arıcılığı öğrettiğimiz her vatandaşa da Sosyal Kalkınma ve Dayanışma Vakfı’ndan 10-15 kovan arı vermek üzere çalışmaya başlanılması talimatını verdim.

İl Tarım Müdürlüğü’nün bu konuda uzman olan görevlileri; ormanlık alanımızın uygun gördükleri bir yerine arılar için barınak yaparak, uygun arıların Lalahan’dan temin edilebileceğini belirtince; Özel İdare bütçemizden satın alıp getirttik.

Kaç kovan olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Bu arılarla İl Tarım Müdürlüğü’müzün ilgili şubesi görevlileri sürekli ilgileniyordu. 7 Şubat’ ta görev değişikliği nedeniyle Yozgat’ta ayrıldım. 

Yazın alanı ilk ziyaretimde rahmetli Bekçimiz;
“-Siz gittikten sonra arılarla ilgilenen olmadığından büyük kısmı kışı çıkaramayıp telef olmuş, bir-iki kovanda az da olsa arı var..” deyince çok üzüldüm. Kaç kovan olduğunu şimdi hatırlayamadığın bu arılar da maalesef o köyümüzdeki arıların akıbetine uğramış ve şimdi yerleri bomboş. 

Aşağıdaki resimlerde; o zaman arı kovanları için yapılan; şimdi içerisi bomboş ve tavan kiremitleri toplanmış arı barınağı görülüyor.(resim 162,163)



Çatı kiremitleri toplanarak, sol tarafına yığılmış arı barınağı. Resmin ön tarafında görülen boru da; çalışmaz hale getirilen, yok edilen damlama sulama sistemine ait.



Resimde aynı zamanda; Çalatlı Köyü'müzden bir vatandaşa ait olmakla, satın alamadan görevden ayrıldığımız için öylece ağaçlandırma alanının ortasında kalan buğday tarlası da görülüyor. Şu kadar yıldır satın alınıp alana katılamaz mıydı ?

ALANDAN BİR BAŞKA TAHSİS

Telefonla aramaları üzerine, 22 ve 26 Haziran 2019 günü Alanın Bekçisi Ekrem ve yeni göreve başladığını öğrendiğim Özel idare Emlak İstimlak Müdürü ile görüştük. Denetimli Serbestlik mensuplarını fidan dikim işinde istihdam etmek üzere, alandan bir bölümün bu işe tahsis edilmesinin düşünüldüğünü söylediler.

Bunun yanlış olduğunu, Yozgat’ta ağaçlandırılacak bu kadar çırılçıplak alan varken neden orası üzerinde durulduğunu, 3000-3500 dönüm bu alanın; etrafının tamamen çevrilmiş, 2 tepede sulama havuzu ve alanın büyük kısmını kapsayan sulama sisteminin tesis edilmiş olup, boş kısımlarının da adım adım ağaçlandırılmakta olduğunu.

Şayet amaç ağaçlandırmak ise; bu alanın biraz ötesinde 100+150 dönüm olmak üzere, ağaçlandırmak kaydıyla Hazineden aldığımız ve Jandarma Ormanı adıyla ağaçlandırmak üzere İl Jandarma Alay Komutanlığına verdiğimiz, etrafı kısmen çevrili alanın yanında, bu amaçla kullanılmaya uygun yerlerin olduğunu ve böylelikle bu çıplak alanın da yeşillendirilmiş olacağını, yan yana bu alandan birisinin Jandarma, diğerinin de Denetimli Serbestlik mensuplarınca ağaçlandırılmasının daha anlamlı olacağını..söyledim.

Bana sordurulması büyük incelik idi, teşekkür ederim. Üç defa telefonla ve bir defa da alana çalışmaya gittiğim 23 Haziran 2019 Pazar günü yüz yüze görüştüğüm görevlilere; alandan bir bölümünün Keklik Üretim Merkezi’ne tahsisi ve üzerindeki yeşil doku yok edilen bir bölümünün de İl Hurdalığı haline dönüştürülmesinin olumsuzlukları ortada iken, yapılacak bir başka tahsisin yanlışlığını, Yozgat’ta ağaçlandırılması gereken pek çok çırılçıplak alan olduğunu…anlattım.

Vazgeçildiğini ve Denetimli Serbestlik Ormanı tesisi için onlara şehre yakın bir başka alan tahsis edildiğini ertesi gün telefonla bildirdiler.


Jandarmaya tahsis ettiğimiz o alana gelince: Verdiğimiz kafes tellerle kısmen etrafı çevrilen, yine verdiğimiz fidanlarla 2001 yılında yapılan dikim dikimden sonra yıllarca öylece bekletilen alanın o haline çok üzülmüş; 2016 yılı sonbaharındaki ziyaretimde, Behiçbey Orman Fidanlığı’ndan alıp götürdüğüm Ardıç fidanları ve evime yakın Mehmet Alibey Parkı’ ndan topladığım Meşe palamutlarından bir kısmını da; göreve yeni başlayan Bekçi Ekrem BAYKAL ile birlikte buraya ekip dikmiştik.

Bekçi Ekrem BAYKAL tarafından 29 Temmuz 2019 tarihinde bana gönderilen aşağıdaki resimde bu Ardıçlar görülüyor. (Resim 164-165)








Aşağıdaki resimlerde; 2016 yılı sonbaharında dikilen bu çocuk Ardıçlar, 23 Haziran 2020' de artık delikanlı olarak görülüyor.

Behiçbey Orman Fidanlığı'nın ismini hatırlayamadığım önceki Müdürü ile şimdiki Müdürü Nusret GÖRÜR, Müdür Yardımcıları, Şefleri ve Personellerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bu fidanları arabama yüklerken, onlarla birlikte Yozgat'a seyahat ederken, onları toprakla buluşturup dikerken ve büyümelerini takip ederken duyduğum hazzı da onlara borçluyum.




2017 yılı Nisanında Jandarma tarafından, o alanda yeniden fidan dikimine başlanılmasından büyük memnuniyet duyarak, İl Jandarma Komutanımızı arayıp tebrik ve teşekkür ettim. Başta İl Jandarma Komutanımız olmak üzere; bu çalışmalarda görev alan, emeği geçen herkesi kutluyorum. Ellerine sağlık.

O çıplak alanın fidan dikiminde çalışan ve dikilen fidanlarla nasıl güzelleştiğini gören Mehmet’ im; eminim teskeresini alıp memleketine döndüğünde de çevresinde bu güzelliği yaşayacak ve yaşatacaktır.

Unutmayalım ki; yeşil varsa su ve hayat vardır ve Vatan herkesin uğruna feda olacağı Cennettir.

Ve, Büyük Şair’in dediği gibi; “Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda?”

Bu Cennet Vatan uğruna Şehit olanlara rahmetler diliyor, o Vatan evlatlarına atfen, alana “JANDARMA ŞEHİTLER ORMANI“ adını verenleri de yürekten kutluyorum.

İşte   “Jandarma Şehitler Ormanı“ nın 29 Temmuz 2019 günü görüntüleri: (resim 166,176)

















          Resimde Jandarma Şehitler Ormanı’na dikilen ilk fidanlar.




















İLK TORUNLAR

Alana diktiğimiz fidanların tohumlarının yayılarak ağaçlandırmanın genişleyeceğini, böylece şimdi dikemediğimiz bölümlerin bile orman olacağını hayal eder ve fidan dikiminde çalıştığımız görevlilere anlatır, o günü de özlemle beklerdim. 
Diktiğimiz Karaçamların tohumlarından çıkan ilk yavrularla bu zevki tattım. İnanılmaz güzel bir duygu. Kızım ve Damadım duymasın ama, işte ilk torunlar: (resim 
177,178)


















23 HAZİRAN 2019 ZİYARETİNDE ALANDA TESPİT EDİLEN GÖRÜNTÜLER









Karadeniz Köknarları arasında bir sıra At Kestanesi. (resim 179)









Kasnak Meşelerinden görüntüler. (resim 180)








Keklik Üretim Merkezine tahsis edilen alan içerisinde, ama inşaat sahası dışında kaldığı için yaşamaya devam eden Ceviz ağaçları. (resim 181)









Keklik Üretim Merkezine tahsis edilen alan içerisinde, ama inşaat sahası dışında kaldığı için yaşamaya devam eden Kiraz ve Sedirler. (resim 182)
 Yozgat Pazar Yeri' nde bir fidan kamyonundan iki adet Dut fidanını satın alıp, buraya elimle dikmiştim.  Resimde Kiraz ağacının sol tarafındaki, susuzluktan renk değiştirmiş yapraklarıyla halen yaşamaya devam ediyor ama yakınlarındaki öteki kurumuş. 







Karadeniz Köknarları. (resim 183, 184)








Yozgat ormanlarından sökülüp getirilerek dikilen Ardıçlar. Bu alan daha sonra, Behiçbey Orman Fidanlığı’ndan temin ederek götürdüğüm Ardıç fidanlarıyla genişletildi. (resim 185)

İki değişik açıdan resimlemeye çalıştığım aşağıdaki Köknarın hikayesini de kısaca anlatmak istiyorum:


(resim 185,186)









Bir hafta sonu alanda fidan dikimi yapıyoruz. İl Emniyet Müdürümüz M. Akif ACARLI da geldi, dikim yapıyor. Ben bir yamacı, fidan dilebilir hale getirmek üzere; boşta kalan üç yanına, alandan topladığım büyük taşlarla kuru duvar ördüm. El arabası ile içine toprak çekerken, Emniyet Müdür Yardımcılarından (veya Emniyet Amirlerinden) biri de sivil giysili olarak oraya geldi. 

Emniyet Müdürümüzü de çağırıp, hazırladığım bu yere, onlardan hatıra olarak kalmak üzere bir fidan dikmelerini istedim. Fidanın oraya dikilenlerden farklı olması için de; Karadeniz Köknarlarından bir tane getirttim. O yeri toprakla doldurduktan sonra bu fidanı, o iki değerli emniyet mensubu dikmişti. Ellerine sağlık.








 Batı Ladinlerinden bir görüntü. (resim 187)













Karadeniz Köknarları. (resim 188,189)








Rahmetli Abdullah ŞAHBUDAK’ın tohumdan ürettiği Ardıçlardan bir görüntü. (resim 190) Aşağıdaki iki görüntü de; 20 Kasım 2016 tarihini taşıyor. (resim 191,192)









Aşağıdaki resimde; Karaçamlar ile Toros Sedirleri arasında Kasnak Meşeleri görülüyor. (resim 193)







Üstteki resimde; Toros Sedirleri görülüyor. (resim 194)





Hayatta kabilmiş Huş' lardan biri. (resim 195)

Aşağıdaki resimlerde, meyvesi yenilebilir Kestanelerimiz görülüyor. (resim 196-197)















Aşağıda yarım variller içerisinde Manisa Orman Fidanlığından getirdiğimiz Ladinler görülüyor. (resim 198-202) Bu Ladinlerden 4 ünü; Askerlik Şubesi’nin yan tarafındaki boşluğa, 6 tanesini de Adliye binası önüne dikmiştik.




















Aşağıda; Akdağmadeni Orman Fidanlığından aldığımız Mavi Ladinler görülüyor. (resim 203- 208)




















Bu Ladinlerden kuruyanlarının yerlerine Karaçam dikilmiş.

Akdağmadeni Orman Fidanlığından aldığımız Ladinleri iki parsel halinde dikmiştik. Bu görüntüler Bekçi Evinin üst tarafında, Alaca Yolu kenarındaki parsele ait.





(resim 209) Mahleplerimizden biri. 

20 Mayıs 2018 ziyaretimde çektiğim aşağıdaki 2 resimde; bayram kıyafetlerini giymiş çocuklar gibi, bahar kıyafetleriyle bazı fidanlarımız görülüyor. (resim 210,211)








                (resim 212,213,214) Ahlatlarımızdan görüntüler.










   (resim 215-217) da Ihlamurlarımızdan bir kısmı görülüyor. Su olmasına rağmen, yeterince sulanmadıkları için        ancak bu kadar büyüyebilmişler.








Su olmasına rağmen, yeterince su alamadıkları için büyüyemeyen Ihlamurlardan söz edince; İl Merkezinde derslik açığını gidermek üzere; Milli Eğitim Bakanlığından ödenek talep etmeden, İl Özel İdare bütçemizden yaptırdığımız, yeni ismi Zübeyde Hanım Kız Endüstri Meslek Lisesi olan okulumuzun; arsasının konumu nedeniyle, kademeli kademeli şekilde düzenlenen bahçesine; her kademesine farklı türden olmak üzere, Şoför, Koruma ve Konak Bahçıvanlarıyla birlikte; Alanımızdan götürüp diktiğimiz (Karaçam, Ladin, Sedir, Köknar) fidanlarını hatırladım.(Bir Ramazan akşamında İl Genel Meclis Üyelerimizden Adem ATİK’ in de çalışmalara katıldığını hatırlıyorum.) 

Ertesi sene alanımıza giderken uğradığımda; 2003 yılı Ocak ortasında teslim alındığımız, öğrenci, öğretmen ve idarecisi henüz olmadığı için açılışını yapamadan ayrıldığımız bu okulumuzun bahçesindeki o güzelim fidanların da; hiç sulanmamış ve diplerinin kupkuru olduklarını görüp, Belediye Başkanı Ali AÇIKGÖZ' e  telefon ederek, sulanması konusunda iki defa yardımlarını istemiştim. Okul açıldıktan sonra görevlilerin, bu ağaçların bakımlarıyla yeterince ilgilenmedikleri anlaşılıyor.

20 Kasım 2016 da geçerken tekrar uğradığımda da; fidanlardan pek çoğunun kurumuş ve yerlerinin boş olduğunu görüp üzülmüştüm.

İşte o okulumuz ve bahçesi. Planladığımız yeşil doku içerisinde bu okul, eminim çok daha şirin gözükecekti. (resim 220-221)











2019 YILI ALANIMIZ İÇİN İYİ GELDİ

*24 Haziran 2019 günü telefon edilerek; alandan bir bölümünün, Denetimli Serbestlik Ormanı için tahsisinden vazgeçildiğinin bildirilmesi sevindirici oldu.

*31 Temmuz 2019 günkü ziyaretimde; Keklik Üretim Merkezi görevlilerinin uzaktan seyretmeyip, ilk defa yanıma gelerek fidan dikimi çalışmalarına katılmaları da çok güzeldi.

*16 Eylül 2019 günü; Sayın Yozgat Valisi Kadir  Çakır'ın emriyle, alandaki hurdalığın buradan bir başka yere kaldırılması çok sevindirici idi.

(18 Temmuz 2020 tarihinde ilave edilen NOT: Vali Bey şaka(!) yapmış meğerse. 
Hurdalığın birisi olduğu gibi duruyor. Çorum - Alaca Yolu kenarındaki hurdalık ise; yoldan görülmeyecek şekilde, yine alan içerisindeki bir bölüm, iş makinesi ile düzeltilmek suretiyle, yeni hurdalık oluşturulmuş.)

*Sayın Orman Genel Müdürü Bekir KARACABEY ile tanıştıktan sonraki gelişmeler de mutluluk verici oldu;
Daha önceki ziyaretimde, alanımızdaki Ardıçların resimlerini gösterdiğim Sayın Genel Müdürümüz; bu Ardıçların budanma zamanlarının gelmiş olduğunu, budama ile hem dip yangınlarından korunacağını hem de daha güzel gelişeceklerini söylediklerinde; ben de: Alt dallarının şemsiyesi altında hayvanların barındığını, ayrıca alt dalların gölgelik yapması nedeniyle, bu taşlık kayalık alanda, yazın suya daha az ihtiyaç duyacaklarını düşünerek budamaya kıyamadığımı belirtmiştim.
14 Ekim günü ziyaretimde ise; bu düşüncemden vazgeçip, alandaki ağaçların, bu konuda uzman orman görevlilerince budanması hususunda yardımlarını talep etmiştim.
Büyük incelik göstererek, bu konuda ne yapılabileceğinin yerinde incelenmesi talimatını vermiş olmalılar ki 17 Ekim günü, Kayseri Orman Bölge Müdürümüz İsa ÇAPKIN ile Yozgat Orman İşletme Müdürümüz Turgut DURAN; alanda incelemelerde bulundular. (resim 222,223,224) 

*NOT(1):  11 Temmuz 2020 tarihi itibariyle, bu incelemelerin henüz olumlu bir sonucu görülmedi.
Maalesef sonraki ziyaretlerimde de bu konuda hiçbir işlem yapılmadığını tespit ettim.  




*9-10 Kasım 2019 günlerinde de çok sevindirici gelişmeler yaşandı:

Orman İşletme Müdürümüz tarafından gönderilen bir paletli kepçe ile, kaldırılan Hurdalık yakınlarındaki bir boşluk alanda fidan dikim yerleri hazırlanmaya başlanınca Müdürümüzden; hazır araç orada iken, hafta sonları alanı ziyaretimde fidan dikilmek üzere, Deremum Köyü tarafına bakan bir yamacının da hazırlanması ricasında bulundum.
Hem; bu ricamı yerine getirerek o yamacı fidan dikimine hazır hale getirdiler. (resim 225,226,227) 
Kısmet olursa bu alan; Behiçbey Orman Fidanlığından gidecek Ardıç fidanları ile süslenecek.
04 Temmuz 2020 günkü ziyaretimde; bu alana fidan dikimine başladık.

                                                   
(20.12.2023 tarihinde ilave edilen not: 20.21.2022 yıllarında; Sayın Vali'ye, Orman İşletme Müdürü ve Özel İdare Genel Sekreteri' ne ayrı ayrı telefon ederek, hafta sonları gelişlerimde fidan dikilmek için karşı yamacın da bu şekilde taraçalandırılmasını istememe ve bana yapılacağını söylemelerine rağmen, maalesef bu işlemi bu güne kadar gerçekleştirmediler.)

Resimde arka plandaki köy Deremum Köyü'dür.


Hem de; kaldırılan Hurdalık yakınlarındaki bir boşluk alanda hazırladıkları yerlere, 154 adet Sedir fidanı dikimini gerçekleştirdiler. (resim 228,229,230)
Çok teşekkür ediyorum,  ellerine sağlık.
Bu kıymetli desteklerinden ötürü; Sayın Orman Genel Müdürümüz, Kayseri Orman Bölge Müdürümüz ve Yozgat Orman İşletme Müdürümüze çok teşekkür ederim.



Dikim yapışan alanda yerde görülen borular; bu alanda daha önce dikilen ceviz fidanları için oluşturduğumuz, ancak Keklik Üretim Merkezi ve Hurdalık yapımı sırasında yok edilmiş olan damlama sulama sistemine aittir.

Yozgat Orman İşletme Müdürlüğü'nce fidan dikimi için hazırlana  bu yerden boşta kalan kısımlarına da; 11Kasım 2020 günü Yozgat Kültür Müdürü ve personelleri tarafından, aşağıdaki resimlerde görüleceği üzere; 150 adet Karaçam fidanı dikimi gerçekleştirilmiştir. Ellerine sağlık.




VALİ BEY CEVİZLERİN MEYVESİNİ Mİ GÖRECEK !?


(Bu bölümü; bir açıdan anı olduğunu düşünerek, 21.07.2020 günü ,"ALANDA ÇALIŞANLAR VE ANILARI" bölümünün hemen üstüne ilave ettim.)

Yozgat'ta meyvecilik projelerine başladığımız sıralarda, Orman Bakanlığı Müsteşarı Sayın  Necati UYAR Bey ile görüştüğümüzde; kendilerinin Ceviz ve Cevizcilik konusundaki engin bilgilerinden de yararlanmış, Ceviz cinsleri ve Yozgat iklimine uygun Cevizlerin hangileri olduğu konusunda da bilgi edinmiştim.

İl'de meyveciliği teşvik için satın alıp hemşerilere bedelsiz olarak dağıtacağımız öteki meyve fidanlarıyla birlikte, bu cevizler için İhaleye çıkılırken; Tarım Bakanlığı' ndan sertifikaları yanında, Yozgat iklimine uygun bu Ceviz cinsleri de özellikle belirtilmişti.

Çok önemli bu konuda; fidanları mahallinde görmek üzere,  yanlış hatırlamıyorsam Balıkesir'e gönderdiğimiz ve gelişlerinde Yozgat'ta bu fidanların,  ihale şartnamesi ve sözleşmesine uygunluğunu kontrol ederek teslim alacak, özellikle Tarım Müdürlüğü görevlilerine büyük iş düşüyordu.

Yukarıda naklettiğim şekilde; Orman Bakanlığı Müsteşarı Sayın  Necati UYAR Bey ile Yozgat' lı iş adamlarından Hüseyin ÇOŞKUN' un da belirttiği gibi, her Ceviz Yozgat iklimine uygun değildi.

Alana diktiğimiz cevizlerden; Keklik Üretim Merkezi inşası ve Hurdalık tesisi için yok edilmeyenler büyüyüp de meyve vermeye başladığında; maalesef bazılarının aşılanmamış yabani cevizler olduğunu görüp çok üzülmüştüm.

11 Temmuz 2020 günü alanı ziyaretimde; alana gelerek fidan dikimi çalışmalarımıza katılan, bu alanın ağaçlandırılmasında geçmişte çok emeği olanlardan, Özel İdare Şoförü Mustafa KOÇAK' a; geçen sene ilk defa cevizlerin meyvesini gördüğümü, maalesef bir kısmının küçük ve sert kabuklu, aşılanmamış yabani ceviz olduğunu, o kadar titizlik gösterip tembih etmeme rağmen,  bu işle görevlendirdiğimiz Tarım Müdürlüğü mensuplarının, belli ki üzerlerine düşeni yapmadıklarının anlaşıldığını söylediğimde, Mustafa KOÇAK' ın aşağıdaki beyanı beni çok üzdü: 

 "-Sayın Valim, bu cevizler dikilirken bir gün ben de burada çalışıyordum. Dikim ekibinin başında duran Tarım Müdürlüğü görevlisi Salih SEREN' e; Vali Bey'in dediği gibi bu Cevizler, bizim buralara uygun cins Cevizler mi, sonra emekler boşa gitmesin? dediğimde bana:
 
"-N'apacaksın? Vali Bey hep burada  mı kalacak, yarın çekip gidecek, meyvesini mi görecek sanki ? dedi."

Hep Ankara' dan götürdüğüm fidan ve tohumları ekip dikmeye odaklanınca; 2-3 yıl öncesine kadar o fidanların meyve durumlarını hiç takip etmemiştim. Doğrusu, bir de Keklik Üretim Merkezi ve Hurdalık için meyvelik bölümün damlama sulama sistemi yok edilince, yeni bir hat çektirmeyi de başaramayınca; içim elverip de o bölüme hiç uğramıyordum.

Şoför Mustafa KOÇAK' tan  bunları duyunca neler düşünmedim ki; 16 yıl Mülkiye Müfettişliği yapmış biri olarak, keşke bunu 17 yıl sonra öğrenmeseydim.

Çünkü, fidanları yerinde görmeye Balıkesir' e gönderdiğimiz, getirildiğinde de ihale şartnamesi ve sözleşmesine uygunluğunu kontrol ederek teslim almakla  görevli ekip içinde aynı kişi var ise; bu işte bilinçli olarak bir hainlik var demektir.

ALANDA ÇALIŞANLAR VE ANILARI


Alanda çalışan ve emeği geçen pek çok değerli insanın adını burada zikredemediğim için üzgünüm. O kıymetli çalışma arkadaşlarım buraya; alandaki çalışmalarını, varsa alanda çekilmiş resimlerini de ekleyerek, ekip arkadaşlarını ve alanda yaşadıklarını yazarlarsa, minnettar olacağım. Emek ve zahmetleri için tekrar teşekkür ederim.
Hüseyin ÖNAL
Emekli Vali

                     

6 Mayıs 2020 günü, Yozgat İl Özel İdaresi emekli Emlak İstimlak Müdürü İsmail     ARSLAN tarafından gönderilen anılar:

                          

                      

                                                             

İl Özel İdare Kepçe  Operatörü Ramazan ( Necdet ) ALTINOK' un aşağıdaki anıları 12.08.2020 günü kaydedildi.



Orman İşletme Müdürümüz Mehmet EROL' un internet aracılığı ile gönderdiği aşağıdaki anıları 05.04.2021 tarihinde kaydedildi.

"CİNNİ KAVAK ORMANI

Yozgat Orman İşletme Müdürü olarak görev yapmaktaydım. 2001 yılı olmalı. Tarım İl Müdürü Faruk Yılmaz beyi bir iş için ziyarete gitmiştim. Konuşurken Faruk beyin telefonu çaldı. Telefonda sayın valim diye konuşuyor, konuşmasında mera, orman, orman işletme geçiyordu. Konuşmasından Vali beye olumsuz bir haber verdiği anlaşılıyordu. Konuşma esnasında masasında bulunan bir dosyayı elinde tutuyor sürekli dosyayı işaret ediyordu. Konuşma bitince merak edip konu nedir diye sordum. Vali bey Çalatlı‘da bir merayı ağaçlandırmak istiyor ama mera olduğu için  Valiliğe tahsis edemiyoruz dedi. Dosyayı isteyip baktığımda Çalatlı köyü Cinnikavak mevkiindeki çeşmenin bulunduğu parseldi. Vali Hüseyin Önal, tapuda mera olarak görünen bu parseli ağaçlandırmak istiyormuş. Vali beyin önüne mera engeli çıkmıştı. Orada çok seyrek meşe ağaçları olduğunu biliyordum. Burada bana bir görev düşmüştü. Parselin ağaçlandırılması için bir çaba içine girecektim.

Tapu müdürlüğüne giderek Çalatlı köyündeki mera ve hazine parsellerini inceledim. Çinni kavak mevkiindeki parselden başka mera parselleri de vardı. Yolun karşı tarafında, bitişik dört parsel daha olduğunu bu parsellerin ağaçlandırmaya uygun olduğunu, bütün halinde 155 hektar olduğunu görerek krokilerini ve  tapu bilgilerini aldım. Arazi incelemesinde de meşe alıç gibi ağaçlar bulunduğu, eski tarihli memleket haritasında alaca yeşil renkli olduğu, bu durumun evveliyatında bu yerin orman olduğu, dava açılması halinde parsellerin orman olarak tescil edilebileceğini gösteriyordu.

Beş adet parselin krokilerini yan yana yapıştırıp ağaçlandırılacak yerleri yeşil renkle boyadıktan sonra Vali beyi bilgilendirmek gerekiyordu. Bunun büyük bir müjde olacağını biliyordum. Müjdeyi vermenin zamanıydı. Vali beyin bundan çok mutlu olacağını bilerek randevu alıp makama girdim. Sayın valim Tarım il Müdürünün odasında otururken telefon konuşmanızdan haber aldığımı, bu parsele ilaveten dört parsel daha olduğunu bu parsellerin orman olarak tescil ettirebileceğimi davanın bir süre alacağını, eğer talimat verirseniz mahkeme sürecini başlatabileceğimi, sonunda bu parsellerin ağaçlandırılabileceğini ifade ettim. Sevinci gözlerinden okunuyordu. Çok mutlu olmuştu, heyecanlanmıştı. Çok iyi olur müdür bey, derhal yapmanı istiyorum dedi. Bundan sonraki süreçte yapılacakları anlattım. Bilgi verdikten sonra elimdeki haritayı istedi, bende kalsın dedi ve aldı.

Bundan sonraki ziyaretimde makam masasının karşı köşesindeki misafir koltuğunda çalışıyordu. Zaman zaman bu koltuk ve sehpa üzerinde gelen yazıları okuyup imzaladığına rastlıyordum. Benim verdiğim haritanın oturduğu koltuğun arkasındaki  köşede duvara bantla yapıştırılmış olduğunu gördüm. Bu harita aylarca duvarda kaldı. Her ziyaretimde ya da törenlerde karşılaşmamızda davanın akıbetini sordu. Nihayet mahkeme kararının çıktığı müjdesini de verdim. Ama hazine avukatının temyiz etmesi durumunda sürecin uzayabileceğini avukatla görüşülmesi durumunda kısaltılabileceğini ifade ettim.  Nihayet 1550 dekarlık üstelik yol kenarında Yozgat’ın doğu girişinde, estetik özellikli bir orman kurma amacına ulaşmıştık. 2002 yılı sonuna gelinmişti. Orman Bakanlığının taşra yapılanmasında Ağaçlandırma Başmühendisliği vardı ağaçlandırma görevi bu birimin işiydi. Dava sonucu tapuya orman olarak tescil edilen bu sahayı ağaçlandırılmak üzere ağaçlandırma başmühendisliğine resmi yazıyla teslim ettim. Başmühendislik toprak işleme arazi hazırlığını 2003 ilkbaharında yaptı. İl Çevre ve Orman müdürlüğü yeni kurulmuştu ağaçlandırma görevi artık bu müdürlükteydi. Sonbaharda fidanları dikerek ağaçlandırma tamamlandı.

Şehirlerin giriş ve çıkışlarında yeşil bir bölgeden, orman içinden geçilmesi, yoldan araçla seyredenlere  estetik yönden katkı sunar, şehre bir kimlik kazandırır.  

Her hayırlı işin başlangıcında bir niyet vardır. Vali Hüseyin Önal’ın Tarım İl Müdüründen ağaçlandırma niyetiyle bir mera parselini talep etmesi sonunda daha büyük bir alanının orman olmasını sağlamış oldu. Çalatlı yolundan ne zaman geçsem Cinnikavak’ taki, her yıl biraz daha boy atan fidanları izler, aklımdan Vali Hüseyin Önal’ı, haberi verdiğimdeki gözlerindeki mutluluğu, valilik makamının duvarındaki yeşile boyanmış haritayı hatırlarım. 29.3.2021"


Orman İşletme Müdürümüz Mehmet EROL' un 07.04.2021 günü internet aracılığı ile gönderdiği aşağıdaki düzeltilmiş anılarını da 09.04.2021 günü(bugün) kaydettim.

"Hüseyin Önal Hatıra Ormanı

Yozgat Valisi Hüseyin Önal’ın Çalatlı köyünde Alaca yolu kenarında kurduğu, daha sonra adının verilmiş olduğu Hatıra Ormanı hakkında yazılarını okuyunca geçmiş hatıralarım canlandı. Hatıra Ormanı sahasının ağaçlandırılması niyetiyle birlikte gittiğimizde habersiz çekilen fotoğrafları yorumlamasına aynen katılıyorum. Sayın Valimden farklı bakışa sahiptim. Ben ormanda yaptığımız ağaçlandırma çerçevesinden bakıyordum. Orman ağaçlandırması için öncelikli olmayan bir saha idi. ama  sulama sistemi kurulacağını, verimli toprak taşınacağını ve gübreleme yapılacağını sonradan öğrenmiştim.

Yozgat Valisi Hüseyin Önal’ın ağaç ve orman sevgisi kimseyle kıyaslanamazdı. Ben Orman İşletme Müdürü idim. Vali beyin ağaç ve orman sevgisinden dolayı bana karşı ilgi ve sevgisini hissediyordum. Bir gün Vali sekreteri Kamuran hanım, Vali bey seni Makamda bekliyor dedi, Tarım ve Kadastro Bölge Müdürlerinin de geleceğini söyledi. Makamdan çıkıp nereye gittiğimizi bilmeden yola çıktık. Geldiğimiz yer Çalatlı köyünde Alaca yolu kenarında bir araziydi. Vali beyin ifadesinden bu arazinin ağaçlandırılacağını orada öğrendik. Bu sahanın ağaçlandırılmasına söylenecek bir şey varsa Tapu ve Tarım müdürlerinden çok bana düşerdi. Ormancılık çerçevesinde burası pek iç acıcı görünmüyordu. Yozgat’ın iklimi, orman teşkilatı olarak yaptığımız ağaçlandırmaları düşünüyor, Vali beye bu saha hakkında içten, olumlu bir şey söylemeye dilim varmıyordu.

Orman teşkilatı olarak bu saha öncelikli sahalardan değildi. Toprak yapısı olarak verimli olmayan, üzerinde ağaç yetiştiğine dair işaret olmayan bir saha idi.  Orman ağaçlandırmasında genellikle 1-2 yaşında 10-15 cm boyunda iklime uygun türde fidanlar dikerek, sadece birkaç yıllık bakımla sahayı kendi başına doğaya bırakıyorduk. İklime uygun tür seçilmezse başarı gelmez. Sulama gübreleme gibi ek bir çalışma yapmıyoruz, boylu fidan dikmiyoruz, bu gözle bakıldığında bu sahada başarı elde etmek zordu. Vali beye bu sahanın ormancılık yönünde elverişli olmadığını ifade etmek zor olsa gerek. Çalatlı köyündeki ağaçlandırma çalışmaları böyle başladı.

Vali Hüseyin Önal Hatıra ormanı sahasına zaman zaman ziyaretlerde bulundum. Bir ziyaretimde kepçe çalışıyordu. Su çıkarılıyormuş. Bu araziden su çıkacağını da tahmin etmemiştim. Etrafta suya dair bir işaret yoktu. Herkes gibi ben de kepçenin çalışmasını seyre koyuldum. 3-4 metrelik bir kazıdan sonra suyu buldular, suyun yer üstüne çıkarılmasının nasıl yapıldığını da izledim. Daha sonra Yozgat Kent Ormanı için su çıkarırken bu bilgileri kullandım.

Ağaçlandırma  yapılırken dikilecek ağaç türlerinin çeşitli olmasına özen gösteriliyordu. Her türden fidan getirilerek dikimi yapılıyordu. Orman fidanlıklarıyla görüşüp fidan listesi ve fiyatlarıyla Vali beye ulaştırıyor, Vali bey istediklerini seçerek  sipariş veriyordu. Bir gün bana telefon etti. Müdür bey Kazdağı göknarını nereden bulabilirim dedi. Kazdağı göknarı Çanakkale Kazdağlarında sınırlı doğal yayılışı olan, ülkemizde dört göknar alttüründen biriydi.  Sayın Valim Kazdağı göknarının yayılışı Çanakkale Kazdağlarındadır. Çanakkale fidanlığında bulunabilir dedim, araştırıp elde ettiğim bilgileri faksla ulaştırdım. Vali bey her çeşit ağacın yeni kurulan ormanda bulunmasını istiyordu.

Bazı fidanlar ormanlardan sökülerek getirip dikildi. Süreyyabey barajının altında kalacak olan ardıç ve meşeler sökülerek Çalatlı’ya getirilmişti. Yeni kurulan bu ağaçlandırma alanının önemli bir özelliği de tür çeşitliliğine sahip olmasından dolayı ziyaretçiler için bilimsel ve kültürel niteliğe sahip bir alan olmasıydı.

Ağaçlandırma sahasına zaman zaman uğradığım oldu. Orada bulunan görevliler den Vali beyin hafta sonu burada olduğunu kazmayla çapayla bizzat çalıştığını, fidan dikimi yaptığını söylüyorlardı. Vali beyin ağaç ve orman sevgisinde sınır yoktu.

Konuşma yerine fidan dikimi

2001 yılı 21 Mart ağaç bayramını Sungurlu yolundaki ağaçlandırma sahasında ağaç dikerek kutlayacaktık. Platform kürsü ses düzeni tören hazırlıkları yapılmış, çukurlar hazırlanmış, her çukurun kenarına dikilecek fidanlar konulmuş, davetliler gelmiş, tören için hazırlık tam idi. Vali beyin gelmesini bekliyorduk. Vali Hüseyin Önal geldi, makam aracından indi, davetlilere işaret ederek, haydi fidan dikmeye başlayalım dedi, en yakın fidanı dikmeye başladı. Oysa protokol için boylu fidanlar ayrılmıştı. Sayın Valim tören protokol konuşmalarından sonra dikim yapılacak diyecek olduk. Konuşma ile zaman harcamayalım, biz buraya fidan dikmeye geldik, daha fazla fidan dikimi önemli dedi, törenin fidan dikim kısmından başlamıştık, konuşmalar kısmı daha fazla fidan için  iptal edilmişti.

Yerköy’de okulların tebeşiri yok sen makam aracı alıyorsun:

Vali sekreterinin telefonundan makama çağrıldığım haberini almıştım. Sekreter Kamuran hanım karşıladı, yer gösterdi içerde görüşme var bitince alayım dedi. Beklemeye başladım. Görüşme biraz uzun sürdü. Nihayet kapı açıldı. Ben içeri girme niyetiyle kapıya yönelmişken Vali bey gergin bir yüz ifadesi ve Yerköy kaymakamı ile birlikte çıktı. Beni gördüğü halde hiçbir şey söylemeden yürüyüp çıktı ben de takip ettim. Beraber makam aracına doğru yürüdük. Kaymakam bey izin alıp  ayrıldı. Makam aracında sessizlik vardı. Sinirli ve gergin olduğu için ben hiç konuşmuyordum. Sessizliği Vali bey bozdu. “Kardeşim madem paran varsa okulların sıra ihtiyacı var, çatısı akıyor, tamire bakıma ihtiyacı var onları yaptır. Okulun tebeşiri yok sen makam aracına para ayırıyorsun” dedi.  

Vali bey makam aracında konuşunca anladım ki Yerköy Kaymakamı köylere hizmet götürme birliği parası ile kendisine makam aracı almak istiyormuş. Vali bey ise madem paran var ise okulların sırası tebeşiri bile yok okulların ihtiyaçlarına harca diye bu talebini geri çeviriyormuş Kaymakama sinirli olması, paranın lüks araca harcanması isteğinden olduğunu öğreniyorum. Kaymakam, diğer kaymakamların bindiği makam araçlarına bakarak aracını yenilemek istemişti.

Makam aracında fakültelerin üstünde yapılan su deposuna giden yolun her iki kenarına fidan dikimi yapmak için geldik.  Su deposu yeni yapılmış, depoya giden yol yeni açılmıştı. Yolun her iki kenarına fidan dikimine katılmış, yolun kenarına bırakılmış olan fidanları bizzat Vali beyin katılımı ile birlikte toprakla buluşturmuştuk. 

Hüseyin Önal Hatıra Ormanı

Yozgat Valisi Hüseyin Önal’ın Çalatlı köyünde Alaca yolu kenarında kurduğu, daha sonra adının verilmiş olduğu Hatıra Ormanı hakkında yazılarını okuyunca geçmiş hatıralarım canlandı. Hatıra Ormanı sahasının ağaçlandırılması niyetiyle birlikte gittiğimizde habersiz çekilen fotoğrafları yorumlamasına katılıyorum. Sayın Valimden farklı bakışa sahiptim. Ben ormanda yaptığımız ağaçlandırma çerçevesinden bakıyordum. Orman ağaçlandırması için öncelikli olmayan bir saha idi. Sulama sistemi kurulacağını, verimli toprak taşınacağını ve gübreleme yapılacağını sonradan öğrenmiştim.

Yozgat Valisi Hüseyin Önal’ın ağaç ve orman sevgisi kimseyle kıyaslanamazdı. Ben Orman İşletme Müdürü idim. Vali beyin ağaç ve orman sevgisinden dolayı bana karşı ilgi ve sevgisini hissediyordum. Bir gün Vali sekreteri Kamuran hanım, Vali bey seni Makamda bekliyor dedi, Tarım ve Kadastro Bölge Müdürlerinin de geleceğini söyledi. Makamdan çıkıp nereye gittiğimizi bilmeden yola çıktık. Geldiğimiz yer Çalatlı köyünde Alaca yolu kenarında bir araziydi. Vali beyin ifadesinden bu arazinin ağaçlandırılacağını orada öğrendik. Bu sahanın ağaçlandırılmasına söylenecek bir şey varsa Tapu ve Tarım müdürlerinden çok bana düşerdi. Ormancılık çerçevesinde burası pek iç acıcı görünmüyordu. Yozgat’ın iklimi, orman teşkilatı olarak yaptığımız ağaçlandırmaları düşünüyor, Vali beye bu saha hakkında içten, olumlu bir şey söylemeye dilim varmıyordu.

Orman teşkilatı olarak bu saha öncelikli sahalardan değildi. Toprak yapısı olarak verimli olmayan, üzerinde ağaç yetiştiğine dair işaret olmayan bir saha idi.  Orman ağaçlandırmasında genellikle 1-2 yaşında 10-15 cm boyunda iklime uygun türde fidanlar dikerek, sadece birkaç yıllık bakımla sahayı kendi başına doğayla baş başa bırakıyorduk. İklime uygun tür seçimi önemli. Sulama gübreleme gibi ek bir çalışma yapmıyoruz, boylu fidan dikmiyoruz, bu gözle bakıldığında bu sahada başarı elde etmek zordu. Vali beye bu sahanın ormancılık yönünde elverişli olmadığını ifade etmek zor olsa gerek.

 Vali Hüseyin Önal’ın Çalatlı köyündeki ağaçlandırma çalışmaları böyle başladı. Yoğun bir çalışma trafiği başlamıştı. İş makinaları çalışıyor, işçiler, görevliler gelip gidiyordu. Hatıra ormanı sahasına zaman zaman ziyaretlerde bulunuyordum. Sahada fidanlar görülmeye başladığında düşüncelerim de değişmeye başlamıştı. Bir ziyaretimde kepçe çalışıyordu. Su çıkarıldığını söylediler. Bu araziden su çıkacağını da tahmin etmemiştim. Etrafta suya dair bir işaret yoktu. Herkes gibi ben de kepçenin çalışmasını seyre koyuldum. 3-4 metrelik bir kazıdan sonra suyu buldular, suyun yer üstüne çıkarılmasının nasıl yapıldığını da izledim. Daha sonra Yozgat Kent Ormanı için su çıkarırken bu bilgileri kullandım.

Ağaçlandırma  yapılırken dikilecek ağaç türlerinin çeşitli olmasına özen gösteriliyordu. Her türden fidan getirilerek dikimi yapılıyordu. Orman fidanlıklarıyla görüşüp fidan listesi ve fiyatlarıyla Vali beye ulaştırıyor, Vali bey istediklerini seçerek  sipariş veriyordu. Bir gün bana telefon etti. Müdür bey Kazdağı göknarını nereden bulabilirim dedi. Kazdağı göknarı Çanakkale Kazdağlarında sınırlı doğal yayılışı olan, ülkemizde dört göknar alttüründen biriydi.  Sayın Valim Kazdağı göknarının yayılışı Çanakkale Kazdağlarındadır. Çanakkale fidanlığında bulunabilir dedim, araştırıp elde ettiğim bilgileri faksla ulaştırdım. Vali bey her çeşit ağacın yeni kurulan ormanda bulunmasını istiyordu.

Bazı fidanlar ormanlardan sökülerek getirip dikildi. Süreyyabey barajının altında kalacak olan ardıç ve meşeler sökülerek Çalatlı’ya getirilmişti. Yeni kurulan bu ağaçlandırma alanının önemli bir özelliği de tür çeşitliliğine sahip olmasından dolayı ziyaretçiler için bilimsel ve kültürel niteliğe sahip bir alan olmasıydı.

Ağaçlandırma sahasına zaman zaman uğradığım oldu. Orada bulunan görevliler den Vali beyin hafta sonu burada olduğunu kazmayla çapayla bizzat çalıştığını, fidan dikimi yaptığını söylüyorlardı. Vali beyin ağaç ve orman sevgisinde sınır yoktu.

Yağmur gelmeden toprakla buluşturulan fidanlar

2001 yılı 21 Mart ağaç bayramını Sungurlu yolundaki ağaçlandırma sahasında ağaç dikerek kutlayacaktık. Platform kürsü ses düzeni tören hazırlıkları yapılmış, çukurlar hazırlanmış, her çukurun kenarına dikilecek fidanlar konulmuş, davetliler gelmiş, tören için hazırlık tam idi. Vali Hüseyin Önal’ı bekliyorduk. Hava bulutlarla kaplı. Yağmur yağdı yağacak. Vali bey biran önce gelse de töreni gerçekleştirebilsek diye endişeliyiz. On beş gündür hazırlık yapıyoruz. Törenin iptali ihtimalini düşünmek zor. Vali Hüseyin Önal geldi, makam aracından indi. Yağmur damlaları tek tek düşmeye başlamıştı. Vali bey davetlilere işaret ederek, haydi yağmur geliyor, fidan dikmeye başlayalım dedi, en yakın fidanı dikmeye başladı. Biz de davetlileri görevli personelimizle birlikte sahaya dağıtarak fidan dikimine başlayıp yağmurun önünden sahayı ağaçlandırdık. Dikim törenini böylece tamamladık. Yağmur, diktiğimiz fidanların üzerine yağdı, can suyu oldu.

Vali Hüseyin Önal’ın işaretiyle törenin fidan dikim kısmından başlatarak törenin gerçekleşmiş olmasıyla Orman İşletme Müdürlüğü personeli olarak, törenin iptalinden kurtulmuş rahat bir nefes almıştık.

Yerköy’de okulların tebeşiri yok sen makam aracı alıyorsun:

Vali sekreterinin telefonundan makama çağrıldığım haberini almıştım. Sekreter Kamuran hanım karşıladı, yer gösterdi içerde görüşme var bitince alayım dedi. Beklemeye başladım. Görüşme biraz uzun sürdü. Nihayet kapı açıldı. Ben içeri girme niyetiyle kapıya yönelmişken Vali bey gergin bir yüz ifadesi ve Yerköy kaymakamı ile birlikte çıktı. Beni gördüğü halde hiçbir şey söylemeden yürüyüp çıktı ben de takip ettim. Beraber makam aracına doğru yürüdük. Kaymakam bey izin alıp  ayrıldı. Makam aracında sessizlik vardı. Sinirli ve gergin olduğu için ben hiç konuşmuyordum. Sessizliği Vali bey bozdu. “Kardeşim madem paran varsa ilçede okulların ihtiyacı var, tamire bakıma ihtiyacı var onları yaptır. Okulun tebeşiri yok sen makam aracına para ayırıyorsun” dedi.  

Vali bey makam aracında konuşunca anladım ki Yerköy Kaymakamı köylere hizmet götürme birliği parası ile kendisine makam aracı almak istiyormuş. Vali bey ise madem paran var ise okulların sırası tebeşiri bile yok okulların ihtiyaçlarına harca diye bu talebini geri çeviriyormuş Kaymakama sinirli olması, paranın lüks araca harcanması isteğinden olduğunu öğreniyorum. Kaymakam, diğer kaymakamların bindiği makam araçlarına bakarak aracını yenilemek istemişti.

Makam aracında fakültelerin üstünde yapılan su deposuna giden yolda indik. Yolun her iki kenarına fidan dikimi yapılıyordu. Su deposu yeni yapılmış, depoya giden yol yeni açılmıştı. Yolun her iki kenarına fidan dikimine katılmış, yolun kenarına bırakılmış olan fidanları bizzat Vali beyin katılımı ile birlikte toprakla buluşturmuştuk." 



Yozgat Vali Hüseyin Önal Hatıra Ormanı

BİR   AĞAÇLANDIRMA  HİKAYESİ                        BU YAZI NİÇİN HAZIRLANDI  Bu yazı; kimseden takdir ve teşekkür beklemeden, tam...